Öncelikle unutmamalıyız ki, çocukların süreci sağlıklı yönetebilmesi için yetişkinlere ihtiyaç duymaktadır. Çocuklara destek olabilmemiz için yetişkinler olarak kendi kaygımızı ve korkumuzu kontrol edebilir durumda olmamız gerekmektedir. Ev ortamında kaygısını yönetemeyen ebeveynler varsa, çocuğun kaygısı ile nasıl baş edeceğini öğrenmesi mümkün olmayacaktır. Çocuklar, anne babalarını rol model alır, bu sebeple önce kendimizi sakinleştirebilmeliyiz.
Dünya gündeminde, televizyonda, sokakta, sosyal medyada her alanda karşımıza çıkan görsellerde bir şekilde bilgiye ulaşan çocuklara “bir şey yokmuş gibi” davranmak, olanı gizlemek doğru değildir. Bir şey yokmuş gibi davranmak, çocuğun hissetmiş olduğu duyguyu “yok saymak demektir”, çocuğun hissettiği duyguya güvenmemesine sebep olabilir. Çocuğa yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir şekilde açıklama yapılmalıdır. Çocuğun sorduğu sorulara net ve anlayabileceği kelimelerle cevap verilmelidir. Öğrenmek istediği bilgiyi, merak ettiğini açık konuşabilmelidir. Çocuğun sorduğu sorularda, öğrenmek istediği kadarını cevaplamak, olası kafa karışıklığını engelleyecektir. Ne geçiştirme kısa cevaplar olmalı, ne de çocuğun bilmek istediğinden –merak ettiğinden daha fazlası söylenmelidir.
Çocuğunuzla bu süreçte kişisel ve birlikte almanız gereken önlemleri konuşabilirsiniz. Yaşına uygun ise virüsün ne olduğu hakkında kitap ve videolardan yararlanabilirsiniz.
Çocuğun virüse karşı korunabildiğini, önlem alabildiğini bilmesi onu güvende hissetmesine imkan sağlayacaktır. Birlikte ellerini nasıl yıkaması gerektiğini gösterebilirsiniz, beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini, kalabalık ortamlarda bulunmamamız gerektiğini, maske takmanın sebebini, hapşırınca ağzımızı kapatmamız gerektiğini konuşabilirsiniz. Süreç hakkında çocuğunuzun duyguları hakkında konuşmanız çok değerlidir. “Bu süreç sana ne düşündürdü?“, “Nasıl hissettirdi?” gibi… sorular çocuğunuzun duygularına alan açmak, korku ve kaygılarının kabul edilebilir olduğunu hissettirecektir. Bazen çocuklar resim çizerek ya da oyun üzerinden kendilerini ifade etmek isteyebilir. “Eğer istersen çizebilirsin” diyerek somutlaştırmasına ve farkındalık kazanmasına fırsat verebilirsiniz.
Okulların online olarak eğitime devam ettiği bu sürede, evde çocuğunuzla keyifli etkinlikler planlayabilir, fikir alışverişi yapabilir, yeni rutinler oluşturabilirsiniz. Birlikte gardroptaki kıyafetleri mevsimine göre ayırıp düzenleyebilir, iş birliği içinde mutfakta yeni tarifler deneyebilirsiniz. Kutu oyunları, fiziksel hareket gerektiren oyunlar, isim şehir, satranç, kitap okuma, hikaye oluşturma... gibi etkinlikler yapabilirsiniz.
Bahsettiğim “harekete etme” önerileri ile süreci daha aktif yönetebileceğiniz gibi, bu süreç sizin için kendinize “dur!” diyeceğiniz bir süreç de olabilir. Bu olmaması gereken ya da yanlış yaptığınızı gösteren bir durum değildir. Kimi zaman harekete geçme ihtiyacı hissederken, kimi zaman durup nefes almanız, durduğumuz noktada ihtiyaçlarınıza kulak verip dinlemeniz ve onlara alan açmanız ihtiyacınız olabilir. Kendinizle ve çocuğunuzla ilişkinizde, listeleyerek neler yaptıklarınızdan çok, nasıl yaptığınız daha değerlidir. Bu sebeple yaşadığımız duyguların farkında olarak, ihtiyaçlara temas etmenin çok kıymetli olduğunu unutmayın.
“Sıkılıyorum” diyen çocuğunuza aktivite seçenekleri sunabileceğiniz gibi; bazen de hissettiği bu duyguya yer vermeniz, duygusu ile başa çıkabilmesini şefkatle desteklemeniz, çocuğunuzun zorlandığı durumlarla başa çıkma becerilerini geliştirecektir. Çocuğun hayatında karşılaşacağı zorluklara karşı pratik yapmasına fırsat olacaktır.
Yaşadığımız bu zor günlerin, sona ermesi için tüm dünyada çalışmaların devam ettiğini, bugünlerin geçici olduğunu hatırlayın. Sadece kendi sağlığımız için değil, birbirimiz için de evde kaldığımız bu günlerde, hem kendiniz hem de çocuğunuz için bir fırsata çevirmenizi dilerim.