Ben mektup yazmasını beceremem,
benim kalemimin ucundaki mürekkep asla aşka dokunamaz.
Yavaştır adımlarım,
birbiri ardından sıralanan dağlar gibidir kaybolmuş yıllarım, gözlerimden nem sızar bastığım topraklara, ben sana temiz bir sayfa sunamam
Özlemek mi?
Hiç sorma, benim özlemim durgun denizi dalgalandırıp, çöllere pembe karları yağdırır. Issız ormanları canlandırıp ateşe verir, benim özlemim akan bir ırmak bazen de boran gibidir.
Adını anımsıyorum kimi zaman,
kimsenin olmadığı ıssız bir yerde geziniyor hayallerim, tek sende olan sana koşan, sana susayan ve sende yeniden kaybolan hayallerim.
Ben çiçek olup bahçende açamam ömrüm, ben güllerin arasındaki dikenin olurum, gece kan ter içinde uyandığın kabusun, ben sana yar olamam ancak kanayan ve hiç iyileşemeyen amansız hastalık olurum.
İçtiğin şaraptaki acı tat, başını döndüren şevk bazen güzel resim olsam da mat bir tablo olup asılı kalırım duvarında.
Ben sevgili olamam canım, ben sana güller içinde diken,
sevda yolunda ölüm
ümide dokunan hayal kırıklığı
aşk düşmanın olurum.
Küsersin yarınlara
ve asla yarının olmaz, dünü yaşar ve hep eskinin hatırasıyla bakarsın kırık aynalara.
Şimdi git,
yüreğin seni hangi sahile götürüyorsa orda kal.
Hangi sıcak el ellerine dokunuyorsa tut, benim ellerim de sıcak değildi.
Kim saçının teline tüm varlığını bağışlıyorsa onun ol, ben sana tek varlığım olan kalbimi de vermedim nasıl olsa.
Yüzüne dokunmadan yüzünün tüm hatlarını beyninde kim çizebiliyorsa ona koş, ben seni çoktan unuttum.
Ben güller içinde diken,
bahar dalında çiğ,
altınlar içinde gümüş,
Şimdi git,
kim seni benden çok daha fazla severse o zaman gel,
gel ve tükür yüzüme.