Gece soğuk
gece ıssız
gece sessiz
saat üç
sokaklar bomboş
evlerde gözler uykuya teslim
herkes derin uykuda nefessiz
sokak lambaları yanmıyor kaç gecedir
kediler çöp tenekerini tarumar etmemişler bu gece
baykuşlar nara atmıyor
kırlangıçlar kanat çırpmıyor
sanırım onlarda gecenin soğuk yüzüne karşı

tek bir ses
paçalarımın birbirine sürtüşmesi kulaklarımda
ayda kapatmış kendini bulutlar ardına
gölgem takip etmiyor

üç sokak ötede
bir çığlık perçinleniyor kulağıma
hızlanıyor adımlarım
sese doğru yürüyorum
çığlık
git gide şittetini artırıyor
yaklaştıkça sese doğru
gözlerim arıyor sokağın karanlık köşelerinde
duyuyorum ama göremiyorum
iki parlayan göz ilişiyor sonra gözüme
ağlamaklı bir ses
ürkek bir yürek
kabuğuna çekilmiş bir beden
üşüyen eller
korku dolu gözler
gecenin bu soğuk saatlerinde
yapayanlız bir çocuk

yaklaşmak istiyorum yanına
gelme diye bir çığlık kopuyor
o benden korkuyor
bense çığlıktan
tek tük lambalar yanıyor evlerden
bir kaç kendini bilmez
kafa uzatıyor camdan
sustur şu piçi sustur lan..
diye bir ses yayılıyor sokakların arasına
suskunluğumu bozmadan
içimden basıyorum küfrü
edebimi aşmadan

korkma diyerek
yaklaşmaya çalışıyorum
uzatıyorum ellerimi
hadi kalk
buraları pek tekin değildir diyerek
biraz daha yaklaşıyorum yanına
ve kendimi görüyorum orada
şaşakalıyorum
tokatlıyorum kendimi
rüyadamıyım
yoksa
hayal mi görüyorum diye
kesiliyor çığlık
ve karanlığa karışıyor
çocuk

sonra kapı numarasına bakıyorum
kapı numarası oniki
pencere korkulukları mavi
hafızamı yokluyorum
bu ev bizimmiydi sahi
makaraya dolanmış yıllarımı
salıyorum geri
arkamdan bir çocuk
çekiştiriyor beni
bir ses
hadi gel abi
dönüyorum arkama
göremiyorum kimseyi
yaslanıyorum kapıya
bir gıcırtıyla açılıyor kapı
giriyorum içeri
eşyaları olmayan boş bir oda
ortada sadece bir soba
yarısı kırılmış bir sandalye
sobada çatırdayan bir odun

yorgun düşüyor bedenim
oturuyorum sandalyeye
elimi dayıyorum şakağıma
halen anlam veremiyorum şaşkınlığıma

sonra anlıyorum ki
doğru ya
sobada yanan odunu
komşunun odunluğundan ben almıştım
annemede sokakta buldum demiştim
getirip sobaya atmıştım
sonra sandalye geliyor aklıma
onuda kahvehaneden alıp gelmiştim
nasıl olsa kırık
işlerine yaramaz diyerek
gizlice sokmuştum eve

bizim oturacak hiç koltuğumuz olmamıştı
bizim sobaya atacak hiç odunumuz olmamıştı
soba üstünde tenceremizde
hep su kaynamıştı
ve ben sıcak suyu içerken
mis gibi çorba kokularını hayal ederek
çorba niyetene
ekmeği bandıra bandıra yemiştim,

şimdi anladım ki beni buraya çeken çığlık
minik bir ellerle yaptığım kocaman bir günah
komşuyu bulup
helalini almak
kahvehaneye gidip
bedelini ödemek
işte o zaman
sobada yanan ateş
ancak sönecek

Ozan Özdemir