Vazgeçilmeyenler gibi hep uzaklardaydı kalbim.
Çok insanla karşılaştım, çok sevmeye kalkıştım izin vermedim..
Hep uzaktaydı ya kalbim hep onu özledim, yalnız kaldım.
Zaman kendini bile unuttururken insana, onu neden unutturmasın dedim.
Yavaş yavaş kabullendim, onsuz yaşamayı öğrendim.
Ama hiç bir zaman vazgeçemedim..
Görünenin ötesine geçmek istersen eğer,
Aradaki örtüyü kaldırmak gerekirmiş..
Sonra, kelebeği bulurmuşsun karşında..
Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akarmış..
Lakin, gönül gözüyle bakarsan, kelebeğe değilde tırtıla sevdalanırmışsın..
Anladım..
Vazgeçilmeyenler hep uzaktadır, hep özlersin.
Dolarsın, birine anlatmak istersin.. Anlayamaz.
Çevren ne kadar kalabalık olursa olsun, sen onu özler, yalnız kalırsın.
Ne kadar kopmaya çalışsanda vazgeçemezsin.
Yalnızlık gelir, o acı tadını bırakır boğazına.
Sabahları kalktığında, herşeyden önce o gelir aklına.
Birşey yapamazsın, susarsın.. ağlayamazsın..
Kelimeler boğazına dizilir, onca şey varken içinde çığlıkların bir ok gibi saplanır yüreğine.
Sen anlatmak istediğin kelimelerle kalırsın.
Bir kelebeği gördüğün zaman umutla dolar gözlerin.
Sen onca şey içinde dalgalırken, kim bilir kaç kişi gülüşünü beklerken.
Sen o etrafı kırmızılaşmış gözlerini güldüremezsin.
Bir umut penceresini aç her zaman yüreğinde,
Kim bilir bu kaçıncı seslenişim kendime.
Kim bilir bu kaçıncı kapatışım gönül gözümü.
Kaçıncı döküşüm şiirlere bu hüznü.
Kaçıncı hüznüm, kaçıncı göz yaşım..
Ben kelebeğe değil, tırtıla sevdalandım.
Kozasından çıkacak kelebeğe umutlandım..
Coşkun Küçük