Bir varmış bir yokmuş, hayvanların başından geçenler dağdan taştan, ormanlardaki ağaçlardan daha çokmuş. İşte bugünlerden birinde, güzel bir sonbahar sabahı kaplumbağayla tavşan yolda karşılaşmış;
“Yolun nereye böyle kaplumbağa kardeş” demiş tavşan. “Hava öyle güzel ki, şöyle bir dolaşmaya çıktım. Ama madem kısmetimizde bugün karşılaşmak varmış, bu güzel gün farklı olsun, eğlence düzenleyelim.” Hemen bir tekne bulmuşlar ve pirinç unundan hamur yapmaya başlamışlar. Amaçları börek yapmakmış. Ama beraberce çalışırken, tavşanın aklı fikri kaplumbağayı kandırmakmış, sürekli onu nasıl kandırabileceğini düşünüyormuş. Çünkü o böreğin hepsini tek başına mideye indirmeyi planlıyormuş. Düşünmüş taşınmış ve sonunda kaplumbağaya şöyle demiş:
“Kaplumbağa kardeş bence şöyle yapalım; bu tekneyi tepeden aşağıya yuvarlayalım, kim daha önce yakalarsa böreği o yesin.”
Kaplumbağa önce kesinlikle bu bahse girmek istememiş. Çünkü çok hızlı bir hayvan olan tavşanın, onu yarışta geçeceğinden eminmiş. Ama tavşan o kadar ısrar etmiş ki, sonunda kaplumbağa da olur demek zorunda kalmış. Bu arada da aklına bir kurnazlık gelmiş. Bir ara tavşan ona bakmazken, börek yapışmasın diye teknenin içine su serpmiş.
Sonra tavşan tekneyi tepeye taşımış, aşağı doğru yuvarlamış ve arkasından nefes nefese koşmaya başlamış. Öylesine heyecanla koşuyormuş ki, böreğin tekneden düşüp bir ağaca yapıştığını görmemiş bile.
Kaplumbağa ise yavaş yavaş tepeden aşağı iniyormuş. Ağacın yanına gelince de böreği yemeye başlamış.
Tavşan sonunda tekneyi yakaladığında bir de bakmış ki börek yok! Hemen tekrar tepeye doğru koşmaya başlamış. Ta uzaktan kaplumbağanın böreği afiyetle yemeye başladığını görmüş.
Tavşan, girdikleri bahse göre böreği ilk yakalayanın yiyeceğini biliyormuş Yapacak bir şeyi yokmuş. Ama karnı da çok aç olduğundan yalvarmaya başlamış;
“Canım kaplumbağa… Üst tarafını sen ye, ama alt tarafını bana bırak ne olursun…”
“Alt tarafını üst tarafını bilmem, bu börek biraz çiğ ama yine de çok lezzetli olmuş” demiş kaplumbağa.
Böylece hepsini yemiş, silmiş süpürmüş. Karnı da patlayacak gibi doymuş ve tavşana dönüp şöyle demiş:
“Sevgili tavşan kardeş. Bu gerçekten de çok güzel bir ziyafet oldu. Çok teşekkür ederim, istersen seneye tekrar ederiz.”
Sonra da evine gitmiş. Tavşanın ise ağzının suyu akıyormuş. Çünkü karnı gerçekten çok açmış. Ağacın üzerinde biraz börek kırıntısı olduğunu görünce orayı kemirmeye başlamış.
İşte, tavşanlar o gün bu gündür ağaçların kabuklarını kemirmeyi çok severler.
To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.