Hazret-i Resûl-i ekremin s.a.v. huzûr-ı şerîflerinde oturan, Kureyş hâtunlarından birisi, yüksek ses ile konuşurken, hazret-i Ömer r.a. gelip, içeri girmeğe izin taleb etdi. Hâtunlar kalkıp, süratle perde arkasına çekildiler. Hazret-i Ömere r.a. izin verilip, içeri girdi. Bakdı ki, hazret-i Resûl-i ekrem s.a.v. gülüyordu.
Ömer r.a. dedi ki,
- Allahü teâlâ hazretleri mubârek dişlerini güldürsün, yâ Resûlallah! Neden dolayı gülersiniz.
Server-i kâinât hazretleri buyurdular ki,
- Bu hâtunlara hayret etdim ki, benim yanımda idiler. Ne vakt ki senin sesini işitdiler, kaçıp, perde arkasına girdiler.
Hazret-i Ömer r.a. dedi ki:
- Yâ kadınlar! Beni görünce, Resûlullahın huzûrunda olduğunuz hâlde, niçin korkup, kaçdınız. Onun huzûrunda râhat oturup, korkmuyorsunuz!
Hâtunlar, perde arkasından dediler ki,
- Yâ Ömer! Sen yaratılışda şiddetli ve gadablısın.
Server-i kâinât buyurdular ki;
- Ey Hattâb oğlu! Sen sözünden ferâgat et! Varlığım yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, şeytân yolda sana rastlasa, o yolu bırakıp, başka yola sapar, yolunu değişdirir.
[Peygamberimizin 's.a.v.' kadınlar ile oturması hicâb âyeti gelmeden evvel idi. Hicâb âyeti gelince, kadınlar ile bir arada oturmadı.]