
![]() Son yazan: Melodram 08 Ağustos 2018, 15:56
Öncelikle merhaba, burayı yerli-yersiz; uzunlu-kısalı bir sürü şeyle doldurabilirim. İlk tercihim biraz uzun gibi oldu ama bu yanıltıcı bir görüntü, 5 dakika 20 saniyede okunabilir, hani çok okumak isterseniz.
Burada anlatılanlar ''anne ve baba'' figürünü ele alsa da, annesiz ve babasız büyümüş milyonlarca insan olduğunu düşünürsek; onların rol modeli de onları ilk büyüten ve ilk seven insanlardır. Şimdi devam edebilirim. Toplumun aşk arayışında veya aşkı bulmak istediği insanın özelliklerini düşündüğü aşamada ortaya hep '' babam gibi biri '' veya '' annem gibi biri '' olsun düşüncesi çıkar. Aslında bu durum benim bir zamanlar fazlasıyla dikkatimi çekmişti ve bunun hayranlıkla alakası olduğunu düşünmüştüm. Sonra Freud'un bazı düşüncelerine denk geldim, biraz okudum ve bu konuda bir şeyler yazmak istedim. Freud bu durumu Oedipus ve Elektra kompleksleriyle açıklamıştır. Yani cinsel eğilimin ergenlikle bir alakası olmadığını-biz cinselliğin ergenlikte ortaya çıkan bir dürtü olduğunu zannettiğimizden-, bunun doğuştan gelen bir güdü olduğunu, çocuklukta da geliştiğini söylemiştir. Oedipus kompleksi erkek çocukların annelerine olan ilgilerini; Elektra kompleksi de kız çocukların babalarına olan ilgilerini anlatır. Tabii Freud amca bunu daha sert ve net bir üslupla anlatmıştır, bu yüzden de hep tepkilerle karşılaşmıştır. Gelişimi belli evrelere ayıran Freud'a göre, 1-3 yaş arasındaki çocuklar, ilk evredeki güvenme ve güvenmeme arasındaki çizgiyi keşfedip, öğrendikleri bazı güdülerden sonra, cinsel eğilime yönelirler.-Cinsel eğilimin, sadece cinsellik ve seksten ibaret olmadığını da belirteyim burada.- Bu evrede çocuklar, cinsel kimliklerini bulmaya ve keşfetmeye başlar. Hatta bunu şöyle de destekleyebilirim; 3-4 yaşındaki bir erkek çocuğunun eli sürekli cinsel organına gider, toplum bunu '' hadi oğlum amcana pipini göster '' şeklinde teşvik ederek, bundan memnuniyet duysa da, aslında o çocuk orada bir kimlik arayışında ve keşfediştedir. Kız çocukları için de durum pek farklı değildir, sadece onların bunu keşfedişini ayıp saydığımız için dillendirmeye de utanırız. Bu yaştaki çocukların örnek alabileceği iki insan vardır; anne ve babaları. Her iki cinsinde önceliği annesi olmasına karşın çünkü anne besleyen ve büyütendir, daha sonra ayrılıklar devreye girmiştir. Erkeklerin annelerine duydukları hayranlık, kızların da babalarına duydukları hayranlık zamanla daha da artmıştır. Erkekler, annelerine karşı hissettikleri duyguların yoğunluğu sebebiyle babalarına düşman kesilirler, kızlar da babalarına duydukları hayranlık sebebiyle annelerini rakip görürler. Bu rakip görme daha sonra, kendini anne ve babasının yerine koyma aşamasıyla da devam eder-miş. Annesinin babasını etkilediğini düşünen kız çocuğunun kendini annesi yerine koyarak babasına ulaşması ya da erkeğin babası gibi davranmaya çalışarak anneye yakınlaşma çabası hep bundan! Freud'un cinsellik kökenli açıklamalarını-ben çok detayına girmedim olayın- bir kenara bırakıp da kendi hayatımıza bakınca, aslında bu adamın çok da haksız olmadığını görüyoruz. Her zaman aynı şeyi isteyeceğimizin bir garantisi olmaması, bunun bilinçaltımızda yatan bir gerçek olduğunu da değiştirmiyor. Hoşlandığı kızın önce fiziksel özelliklerinden etkilenen bir erkeğin düşüncesi zamanla yerini ''3 yaşındaki o evreye'' bırakıyor bana göre, bu da sevdiği kızı annesine benzetmesine neden oluyor. Evet toplum olarak da bundan çok şikayet ederiz biz, bizi annesi gibi gören bir erkeğe ''ben senin annen değilim.'' dememizin sebebi de budur, yani buymuş. (Bkz. Jennifer Lopez - Ain't Your Mama) Erkeklerin 3 yaşında annesinden gördüğü sıcaklığın aynısını, sevdiği insanda bulması-ki bu öğrenilen bir duygudur ve unutulmaz- onun doğru insan olduğu hissini verir ve daha da bağlanır. Bu durum kızlarda da aynı şekilde ilerler. Çocukken babasını rol model olarak alan ve ona hayranlık besleyen kız çocukları, ilerleyen yaşlarında karşısına çıkan erkeklerde babasının davranışlarını aramaya başlar. Bunu bilinçli olarak yapmaz, bilinçaltı onu bu şekilde yönlendirir çünkü ilk öğrenilen şeyler hep bir temeldir ve her şey daha sonra onun üzerine yüklenir. Babasının korumacı tavrını, ses tonunu, bakışlarını o dönem hayranlıkla izleyen kız çocuğu, aynı tarzda ve tavırda birini gördüğü zaman doğru insanın o olduğuna inanır. Bunların hepsinden yola çıkacak olursak, aslında erkeklerin sevdiği kadını annesi olarak görmesi, kızlarında sevdiği erkeği babası olarak görmesi çok da kötü bir şey değildir. Bazen erkeklerin korumacı tavrından sıkılmamızın sebebini de toplumca dayatılan '' babanın yasaklayıcı '' olduğu düşüncesiyle bağdaştırabiliriz. Ailelerle çatışma yaşanıldığı noktalarla, sevdiğimiz insanla yaşadığımız tartışmalar arasında bağlantı da bütün bunların kanıtı olacak niteliktedir. Yani Ahmet'in gelip Ayşe'ye '' Şunu yapma! '' demesi, bir sevgiliden önce baba figürünü, sonra erkek figürünü sonra Ahmet'in davranışını düşündürüyor Ayşe'ye. Bazı insanların da, birbirine bu kadar bağışlayıcı olmasının sebebi de, belki de sevdiğini anne ve babasına benzetmesidir. Ne de olsa aile ne yaparsa yapsın hep affedilir ve hep affedendir. Böyle yerleşince aklımıza, haliyle Ahmet ile Ayşe 150 kez ayrılıp, barışsalar bile eğer bilinçaltlarındaki 3 yaşında hayran duydukları kişilerse eğer, bizim buna pek de yorum yapma hakkımız olmuyor. Ha bir de şu açıdan bakarsak eğer, Ahmet'in Ayşe'yi annesi gibi görmesi, Ayşe'nin Ahmet'i babası gibi göreceği anlamına gelmez, o zaman 7 milyar küsürlük dünyada, nüfusu da yaşa ve cinsiyete göre ayırdığımız zaman, anne ve baba modelinde birilerini bulup, iki tarafında birbirine bu bağlılığı hissetmesi bilmem kaç oranında bir şeydir. Yani değerlidir, kıymeti bilinmelidir. Tabii biz oranlarla kafamızı bulandırmayalım, seviyorsak gidip konuşalım bence. Belki sevdiğimizle gidip konuşamamamızın altında yatan sebep de, aşk gibi güzel duyguları anne ve babayla -her zaman- paylaşamamaktan geçiyordur. Onlara anlatamamanın yarattığı travma, ilerde birine sevdiğini söyleyememek olarak nüksediyordur. Kendi kendime saçma çıkarımlar yapmadan da bitireyim yazıyı. Not: Söyleyemek istemiyorsanız kendinize de saklayabilirsiniz, Freud'la benim gazıma çok gelmeyin yani. Konu karışık gelirse de çok takılmayın. Erkekle kadının söz konusu olduğu yerde karışıklık olmaması mucizedir! Sevgiler. -Freud'un yalancısı Melodram-
__________________
|
Görüntüleme 790
Yorum 7
|
Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir.
-hermann hesse-
Article Tools | |
Stil | |