Musa a.s zamanında balık avlayarak çoluk-çocuğunun geçimini sağlayan bir balıkçı vardı.
Bir gün avlanırken ağına büyük bir balığın takıldığını gördü, çok sevindi. Hemen onu yakaladı. Kendi kendine,
– Şimdi ben bu balığı götürüp satayım, böylece ailemin nafakasını çıkarayım, dedi.
Yolda, zaman zaman kendisine yardımcı olan balıkçılardan biriyle karşılaştı. Adam,
– Balığı bana satar mısın, dedi. Balıkçı,
– Eğer evet dersem bu balığı benden yarı fiyatına satın alır, diye düşündü ve,
– Hayır, cevabı verdi. Adam balıkçıyı sopayla feci bir şekilde dövdü, elindeki balığı zorla aldı. Balıkçı ona bir yandan beddua ediyor bir yandan da,
– Ey Rabbim! Sen beni zayıf ve bitkin, onu ise güçlü ve kuvvetli olarak yarattın. Ey Allah’ım! Dünyadayken hakkımı ondan al, çünkü ahirete kadar sabredemem, diyordu.
Balığı gaspeden adam, onu evine götürürken balık adamın elini ısırdı. Öyle ki adamı dayanılmaz bir acı sardı; sabrı tükendi. Parmaklarının acısına daha fazla dayanamayınca durumunu doktora anlattı. Adamın parmaklarını inceleyen doktor,
– Parmakların kesilmesini, aksi takdirde hastalığın elin tamamına sirayet edeceğini, söyledi. Doktor adamın parmağını kesti; ancak kısa bir zaman sonra hastalık ve acı eline intikal etti. Ağrıları arttı, korkusundan bütün vücudu titremeye başladı.
Doktor ona,
– Elinin bileğine kadar olan kısmının kesilmesi gerektiğini; aksi takdirde hastalığın koluna sirayet edeceğini anlattı.
Elinin bileğine kadar olan kısmı kesildi, fakat hastalık koluna bulaştı. Her kesilen uzuvdaki hastalık bir diğerine sıçrıyordu. Sonunda doktor adamın omuzundan aşağı kolunu kesti.
Adam, kendisine isabet eden bu musibetin kaldırılması için Allah’a yalvarıyordu. Acılar içerisinde doktorun yanından çıktı. Bir ağaç gördü ve ona yaslandı. O esnada uykuya daldı. Uykuda birinin kendisine şöyle dediğini gördü:
– Ey miskin! Kesilecek kaç kolun var ki hâlâ bekliyorsun? Hasmına git, ondan helâllik iste.
Adam uyandı, hasmının kim olduğunu düşünmeye başladı. Biraz sonra hatırladı ve,
– Ben gasp zoruyla birinin elinden balığını almış, ondan sonra da kendisine dayak atmıştım. Ondan aldığım balık da beni ısırmıştı, dedi.
Hemen şehrin yolunu tuttu, balıkçıyı aradı ve buldu; önünde durup ondan helâllik istedi. Malından ve mülkünden bir kısmını ona verdi. Yaptığı işten tövbe ettiğini söyledi. Balıkçı, ona hakkını helâl etti. O anda hastalığının acısı durdu. O gece samimi bir tövbe ile yapmış olduğu bütün kötülüklerden vazgeçerek uyudu. Uyandığında, merhametli olan yüce Allah, kudretiyle ellerini ve kollarını kendisine geri vermişti.
Bu olaydan sonra Yüce Allah. Hz. Musa’ya [aleyhisselâm] şöyle vahyetti:
– Ey Musa! izzetime, celâlime ve kudretime yemin olsun ki şayet o adam hasmını razı etmeseydi, hayatı boyunca ona azap ederdim.”