
Yağmur
Neler söylemek isterdim sana..
Büyüyen hasretin en buğulu yerini sen alırsın..
En gizemli dinlenişler sendedir
Çocukluğumun eternitleri..
Saç sundurmaları
ve en çok yağdığın zamanların tık tıkları
ninnilerimin sürgit nağmeleriydi sanki
Şimdi büyüdüm epey..
Hani yaşça..
belki ruhumun herkeste olan çocuksu yanı vardır.
Ya da o yanımda olan yan içimdeki ayakkabı boyacısıdır
Ve alık alık düşünceler peydah oldu
zihnimin bir yerinde.
Ne kadar çok yeri var insanın..
Aklı desen kim bilir kaç şube..
kalbi kim bilir kaç oda..
vicdanı hangi yasanın yasamasında
Ne kadar sesli şu sessizlik içinde görünen dünya..
ne kadar gürültü var.
Veya ne kadar ahenkli bir işleyiş..
Huzur gibi.
Veya ne kadar büyük çatışmalar yaşanıyor bir biri arasında.
Ya da ne kadar ölü.
Veya ne kadar pest,aşağı,deni
Evet gözünü kapamanın kendine gecesi
ve ne kadar büyük o karanlığın işkencesi.
Ne kadar boş sokakları fikrin..
ve alıp başını giden yüzlerce duygu
ve doyumsuzluğun kendini ıstakaya vurduğu tarrakalar tutuyor natıkanın bir ucunu.
Yağmur,Pamukkale'ye de inmişsin bugün..
Omuzu ıslanmış başıyla beraber şehrin
Alıp götürüyor bazı şeyler insanı
her şeyi ile bir yerlere..
O yerlere
Kiminde kim bilir hangi gurbetin garipliği,
burukluğu vardır..
hatırasının Gökbenli kısmında ise ,
çöp tenekelerini
ve mahallenin dedikodularını yitirdiği hasretler kazan kaynatır
Her şey değişmiş sanki..
Allanıp pullanmış sılanın salkım saçakları
Öyledir özlemek demek ki..
Sevdiğinde kusur görmemek mi muhabbetin nazarı..
Veya muhabbet nazarı
mahbubunda kusur görmek istemez dediği gibi
Görmez de görünmez de belki.
Murat Safitürk