Senden Sonra
Saat gecenin 1’yse ve uyuyamıyorsa bir insan, nedensiz değildir.
Bir bildiği yoksa bile, bir çektiği vardır mutlaka…
Sen hiç hayallerinden kırıldın mı?
Hiç kestin mi umudunu bileklerinden?
Sen… Hiç vazgeçtin mi?
Ben hayallerimden yara aldım önce.
Ufacık bir kız çocuğum olacaktı mesela.
Kırmızı, küçük ayakkabıları olacaktı; minicik bir kızın giyebileceği en güzel elbiseleri giyecekti.
Olmadı…
Hiç doğmayacak bir kız çocuğunun babası olmak nasıl bir şey bilemezsin…
Sonra umudumu kaybettim…
Ama öyle sakladığım yeri bulamamış gibi değil; en sevdiğim insanın üzerine toprak atar gibi kaybettim.
Ömür boyu matemini tutacağım birini yüreğime gömer gibi…
Ve ben,
Yoruldum beklemekten…
Geceden korkuyorum…
Korkum karanlıktan değil, bu şehrin tüm beton binalarını zangır zangır titreten gök gürültüsünden de değil…
Ben gecelerden korkuyorum.
Sen olmadan uyumak zorunda olmaktan…
Aslında ben her gece seni düşünmekten, düşündükçe kahrolmaktan ve buna bir türlü alışamamaktan korkuyorum…
Anlamıyorsun beni…
Ne yazık ki hiçbir zaman da anlayamayacaksın.
Göğüs kafesimin içinde sana uçmaya can atan bir barış güvercini taşıyorum.
Her geçen gün biraz daha can çekişiyor.
Bıraksam aldanacak sana, konacak avuçlarına…
Biliyorum ki kanatlarını bir daha kıracaksın.
Oysa sen özgürlük olmalıydın…
Her gece sana bir şeyler söylememek için, yazmamak için kendimi zor tutuyorum.
Seni düşünmeye o kadar çok zamanım var ki…
Bir mesaj atsam iletilmeyecek kadar uzaksın, ya da iletilse bile cevap vermeyecek kadar yabancı…
Kokun hala burnumda…
Saçların, Ellerin…
Öyle ezberlemişim ki sana ait olan her şeyi, bir türlü aklımdan çıkarıp atamıyorum.
Bu yüzden kabullenemiyorum gittiğini, kendime bu yüzden yediremiyorum bittiğini…
Ve inan bana öyle özledim ki, “akla zarar…”
Ne olur,
Beni kurtar…
Ezgin KILIÇ
Saat gecenin 1’yse ve uyuyamıyorsa bir insan, nedensiz değildir.
Bir bildiği yoksa bile, bir çektiği vardır mutlaka…
Sen hiç hayallerinden kırıldın mı?
Hiç kestin mi umudunu bileklerinden?
Sen… Hiç vazgeçtin mi?
Ben hayallerimden yara aldım önce.
Ufacık bir kız çocuğum olacaktı mesela.
Kırmızı, küçük ayakkabıları olacaktı; minicik bir kızın giyebileceği en güzel elbiseleri giyecekti.
Olmadı…
Hiç doğmayacak bir kız çocuğunun babası olmak nasıl bir şey bilemezsin…
Sonra umudumu kaybettim…
Ama öyle sakladığım yeri bulamamış gibi değil; en sevdiğim insanın üzerine toprak atar gibi kaybettim.
Ömür boyu matemini tutacağım birini yüreğime gömer gibi…
Ve ben,
Yoruldum beklemekten…
Geceden korkuyorum…
Korkum karanlıktan değil, bu şehrin tüm beton binalarını zangır zangır titreten gök gürültüsünden de değil…
Ben gecelerden korkuyorum.
Sen olmadan uyumak zorunda olmaktan…
Aslında ben her gece seni düşünmekten, düşündükçe kahrolmaktan ve buna bir türlü alışamamaktan korkuyorum…
Anlamıyorsun beni…
Ne yazık ki hiçbir zaman da anlayamayacaksın.
Göğüs kafesimin içinde sana uçmaya can atan bir barış güvercini taşıyorum.
Her geçen gün biraz daha can çekişiyor.
Bıraksam aldanacak sana, konacak avuçlarına…
Biliyorum ki kanatlarını bir daha kıracaksın.
Oysa sen özgürlük olmalıydın…
Her gece sana bir şeyler söylememek için, yazmamak için kendimi zor tutuyorum.
Seni düşünmeye o kadar çok zamanım var ki…
Bir mesaj atsam iletilmeyecek kadar uzaksın, ya da iletilse bile cevap vermeyecek kadar yabancı…
Kokun hala burnumda…
Saçların, Ellerin…
Öyle ezberlemişim ki sana ait olan her şeyi, bir türlü aklımdan çıkarıp atamıyorum.
Bu yüzden kabullenemiyorum gittiğini, kendime bu yüzden yediremiyorum bittiğini…
Ve inan bana öyle özledim ki, “akla zarar…”
Ne olur,
Beni kurtar…
Ezgin KILIÇ