Kaplan, Aslan ve İnsanlar!
Aslan ile Kaplan yan yana konmuş kafeslerdeydi. Bulundukları yer epey geniş bir salondu. İki ayakları üzerinde yürüyenler, salon içinde zaman zaman gidip geliyorlardı.
Onların içinde biri vardı ki, kendilerine sempatik davranıyor, kafes önünde gülücükler gönderip, 'A benim tontonlarım' diyordu. Sonra kendine benzer birilerini çağırıyor, onlara, ''Benim tontonlarımın aç kalmamasına dikkat edin'' diye emir veriyordu.
Bir gün Kaplan'ı merak sardı. Aslan'a;
''Onlar niçin serbest dolaşıyorlar da biz parmaklıklı hücre içindeyiz Aslan Kardeş?'' diye sordu.
Aslan, 'aoovvv' etti hafiften. O'na;
''Biz hayvanız da ondan, Kaplan Kardeş! diye cevap verdi. ''Bunlar, bize ilgi gösteriyor, semiz et parçalarıyla karnımızı doyuruyor, zaman zaman da temizliğimizi ve bakımımızı yapıyorlar. Ne kadar keyifliyiz değil mi?''
Kaplan;
''Ya ne demezsin'' deyip karşılık verdi Aslan'a. ''Ormanların bize sunduğu hür hayat varken gel, bu daracık yere tıkılıver. Ben, küçüklü-büyüklü hayvan dostlarımı özlüyorum, Aslan Kardeş!''
Aradan biraz zaman geçmişti. Dışarıda gürültüler oluştu. Kaçışmalar, sinmeler onu takip etti. Özel kıyafetli, ellerinde silah tutan birileri salona doluşup, diğer birilerini kıskıvrak yakaladı. Etrafta aramalar başladı, ortaya çıkarılan paketlenmiş nesneler, kucaklanıp dişarıya taşındı.
Kaplan;
''Söylesene Aslan Kardeş!..'' deyip laf attı Aslan'a. ''Bu içeri doluşan kimseler kim?''
Aslan;
''Bildiğim kadarıyla polis insanlar!'' diyerek cevap verdi. ''Esrar, eroin, uyuşturucu gibi adlar veriyorlar ortaya çıkardıklarına. Suçlu diye yakaladıklarını da, bizimkinden biraz farklı parmaklık ardına tıkıverecekler. Yemeklerini verecekler, bakımlarının düzgün olmasına dikkat edecekler.''
Kaplan şaşırmıştı. Kafes içinden itile kakıla götürülenlere dikkatli baktı. Sonra, ''gaaııırrrr!'' sesi içinde;
''Demek, bize benzeyen yanları varmış ve bizim gibi olacaklarmış ha!'' diyerek cevap verdi. ''Ben de, bunları, bunca zamandır, insan sanıp aldanmıştım!''