Bir zamanlar, bir su kuyusunda yaşayan bir grup kurbağa ile onların kralı olan bir kurbağa varmış. Kralın akrabası olan bazı kurbağalar, sürekli aralarında kavga ediyor, sonrada birbirlerini krala şikayet ediyorlarmış.
Kurbağaların kralı, akrabalarının sürekli küçük şeyler yüzünden kendisini rahatsız etmesinden bıkmış ve bir gün kuyudan yukarı tırmanıp krallığını terk etmiş. Tam o sırada, deliğine giren bir yılan görmüş ve akrabalarından intikam almak için aklına bir plan gelmiş. Yılanın deliğine yaklaşıp ona seslenmiş;
Sevgili yılan, ben kurbağaların kralıyım! Seninle arkadaş olmaya geldim.
Bunun bir tuzak olduğundan şüphelenen yılan, dışarı çıkmadan yanıt vermiş:
Kimsin? Ve neden benimle arkadaş olmak istiyorsun?
Kurbağaların kralı yanıt vermiş:
Doğru söylüyorum, seninle arkadaş olmak ve yıllardır bana işkence eden akrabalarımdan intikam almak istiyorum. Yardımına ihtiyacım var. Seni su kuyusuna götürebilirim, orada istediğin kadar kurbağa yiyebilirsin.
Yılan yine dışarı çıkmadan karşılık vermiş:
Su kuyusu taşlarla inşa edilmiştir. Benim oraya girebilecek bacaklarım yok. Bunu başarabilsem bile kurbağaları nerede yiyeceğim?
Kurbağaların kralı;
Kuyuda, suyun kenarında, oturup yemek yiyebileceğin hoş ve rahat bir çukur var. Seni, kuyunun iç tarafında bir deliğe götüreceğim. Ama, sadece sinir bozucu akrabalarımı yiyip dostlarımı yemeyeceğine dair bana söz vermelisin.
Yılan, bunun iyi bir fikir olduğunu, ömrünün sonuna kadar yiyecek aramak zorunda kalmayacağını düşünerek bu teklif, kabul etmiş. Sonrada kurbağaların kralını takip ederek, söz verildiği gibi suyun kenarında bir deliğe girmiş. Orada, ne zaman acıksa bir kurbağa yiyormuş.
Günler geçmiş, kurbağaların sayısı azalmış, yılan kurbağa kralın bütün can sıkıcı akrabalarını yemiş. Sonunda bir gün, yılan kurbağa kralı çağırıp şöyle demiş:
Burada yiyecek kurbağa kalmadı, geriye sadece arkadaşların kaldı. Bana biraz daha kurbağa vermelisin. Sen benim arkadaşımsın, ve beni buraya getiren sensin, yani yemeğimden sen sorumlusun.
Kurbağaların kralı hatasının farkına varmış, ama artık çok geçmiş. Böylece yılan diğer bütün kurbağalarıda yemiş. Kurbağa kral ise bunu izlemek dışında hiçbir şey yapamamış. Yakın arkadaşları, hatta ailesi dahi yılan tarafından yenilmiş. Aç gözlü yılan, daha çok kurbağa istediğinde, kurbağaların kralı, sadece kendsinin hayatta kaldığını fark etmiş. Yılana, kuyudan ayrılmasına izin verirse, diğer kuyulardan kurbağalar getireceğini söyleyerek oradan ayrılmış.
Endişeli yılan günlerce beklemiş, ama kurbağaların kralı geri dönmemiş. Uzun süre bekledikten sonra, yılan, arkadaşı kurbağa kralın geri dönmesini istemek için kuyunun duvarlarında yaşayan bir kertenkeleden yardım istemiş, Kertenkele yılanın bu mesajını kurbağa krala iletmiş.
Böylece, kurbağaların kralı kendini kurtarmış, ama aç gözlü yılan kuyuda daha fazla yiyecek bulamadığı için ölüp gitmiş.
Kıssadan hisse;
Kendi savaşın için mücadele et; aksi takdirde yok olursun.
Kurbağaların kralı, akrabalarının sürekli küçük şeyler yüzünden kendisini rahatsız etmesinden bıkmış ve bir gün kuyudan yukarı tırmanıp krallığını terk etmiş. Tam o sırada, deliğine giren bir yılan görmüş ve akrabalarından intikam almak için aklına bir plan gelmiş. Yılanın deliğine yaklaşıp ona seslenmiş;
Sevgili yılan, ben kurbağaların kralıyım! Seninle arkadaş olmaya geldim.
Bunun bir tuzak olduğundan şüphelenen yılan, dışarı çıkmadan yanıt vermiş:
Kimsin? Ve neden benimle arkadaş olmak istiyorsun?
Kurbağaların kralı yanıt vermiş:
Doğru söylüyorum, seninle arkadaş olmak ve yıllardır bana işkence eden akrabalarımdan intikam almak istiyorum. Yardımına ihtiyacım var. Seni su kuyusuna götürebilirim, orada istediğin kadar kurbağa yiyebilirsin.
Yılan yine dışarı çıkmadan karşılık vermiş:
Su kuyusu taşlarla inşa edilmiştir. Benim oraya girebilecek bacaklarım yok. Bunu başarabilsem bile kurbağaları nerede yiyeceğim?
Kurbağaların kralı;
Kuyuda, suyun kenarında, oturup yemek yiyebileceğin hoş ve rahat bir çukur var. Seni, kuyunun iç tarafında bir deliğe götüreceğim. Ama, sadece sinir bozucu akrabalarımı yiyip dostlarımı yemeyeceğine dair bana söz vermelisin.
Yılan, bunun iyi bir fikir olduğunu, ömrünün sonuna kadar yiyecek aramak zorunda kalmayacağını düşünerek bu teklif, kabul etmiş. Sonrada kurbağaların kralını takip ederek, söz verildiği gibi suyun kenarında bir deliğe girmiş. Orada, ne zaman acıksa bir kurbağa yiyormuş.
Günler geçmiş, kurbağaların sayısı azalmış, yılan kurbağa kralın bütün can sıkıcı akrabalarını yemiş. Sonunda bir gün, yılan kurbağa kralı çağırıp şöyle demiş:
Burada yiyecek kurbağa kalmadı, geriye sadece arkadaşların kaldı. Bana biraz daha kurbağa vermelisin. Sen benim arkadaşımsın, ve beni buraya getiren sensin, yani yemeğimden sen sorumlusun.
Kurbağaların kralı hatasının farkına varmış, ama artık çok geçmiş. Böylece yılan diğer bütün kurbağalarıda yemiş. Kurbağa kral ise bunu izlemek dışında hiçbir şey yapamamış. Yakın arkadaşları, hatta ailesi dahi yılan tarafından yenilmiş. Aç gözlü yılan, daha çok kurbağa istediğinde, kurbağaların kralı, sadece kendsinin hayatta kaldığını fark etmiş. Yılana, kuyudan ayrılmasına izin verirse, diğer kuyulardan kurbağalar getireceğini söyleyerek oradan ayrılmış.
Endişeli yılan günlerce beklemiş, ama kurbağaların kralı geri dönmemiş. Uzun süre bekledikten sonra, yılan, arkadaşı kurbağa kralın geri dönmesini istemek için kuyunun duvarlarında yaşayan bir kertenkeleden yardım istemiş, Kertenkele yılanın bu mesajını kurbağa krala iletmiş.
Böylece, kurbağaların kralı kendini kurtarmış, ama aç gözlü yılan kuyuda daha fazla yiyecek bulamadığı için ölüp gitmiş.
Kıssadan hisse;
Kendi savaşın için mücadele et; aksi takdirde yok olursun.