Bir gün alice ablasıyla birlikte kırlara dolaşmaya gitmiş.

Alice’nin canı sıkılıyormuş ve o esnada önünden konuşan bir tavşan geçiş.

Tavşan saate bakmış ve geç kaldım diyormuş.

Alice merak içinde tavşanın arkasından onu takip etmiş.

Tavşan ağacın kavuğundan içeri girmiş ve hemen arkasından içeri giren Alice aşağı doğru düşmeye başlamış duvarlada tablolar,raflar,sandalyeler,masalar,koltuklar asılıymış.

Uzun bir atlayışın ardından yere samanların üstüne yumuşak bir düşüş yapmış.

Ayağı kalkmış ve koridorda yürümeye başlamış.

Solona girdiğinde duvarlarda kilitli kapılar görmüş.

Daha sonra masanın üstüne bir adet anahtar görmüş.

O anahtarı almış ve kapılara tek tek denemeye başlamış ama kapılar büyük olduğu için açamıyormuş.

Daha sonra ilerde küçük bir kapı görmüş ve kapıya anahtarı takarak kapıyı açmış. Başını kapıdan sokarak dışarı bakmış ve çok güzel bir çiçek bahçesi varmış.

Ama kapı küçük olduğu için dışarı çıkamıyormuş.

Daha sonra masanın üstüne bir şişe görmüş şişede beni iç yazıyormuş.

Şişedeki sıvıyı içen Alice yavaşça küçülmeye başlamış artık kapıdan geçebilecekmiş ama bu seferde anahtar masada kalmış ve ağlamaya başlamış.

Yerde bir kek görmüş ve üzerinde beni ye yazıyormuş.

Kekten bir parça ısıran Alice tekrar yavaşça büyümeye başlamış.

Bu seferde küçülemediği için ağlamaya başlamış ve her yer gözyaşlarıyla gölet olmuş.

O sırada tavşan önünden hızla geçmiş ve eldivenle yelpazesini düşürmüş.

Alice tavşanın eldiven ve yelpazesini almış.

Yelpazeyi sallamış ve birden küçülmeye başlamış.

O anda sudan kayarak kapıya doğru süreklenmeye başlamış kıyıya vardığında üstü sırılsıklam olmuş.

O sırada tavşan gelmiş ve Alice’i hizmetçisi zannetmiş.

Ondan evine gidip eldivenini ve yelpazesini getirmesini istemiş.

Alice tavşanın evine gitmiş ve masada bir şişe görmüş bu sıvıyı içersem normal boyutuma ulaşabilirim demiş ve sıvıyı içince kocaman olmuş evin içinde sıkışmış.

Tavşanda hala Alice’i bekliyormuş. Neyse dışarıdaki hayvanlar Alice’ten korkmuşlar ve eve taş atmaya başlamışlar.

Taşlar kek e dönüşmüş ve üstünde beni ye yazıyormuş. Alice kekten bir parça yiyince tekrar küçülmeye başlamış. Alice şimdide çok küçülmüş.

Dışarı çıkmış ormanda yürümeye başlamış.

İlerde bir köpek görmüş ve onu sevmek için seslenmiş yanına gelen köpek kocamanmış az daha onu ezicekmiş.

Alice nasıl tekrar büyüyebilirim diye ormanda yürümeye başlamış ve bir mantara çarpmış.

Mantarın üstünden bir tırtıl çıkagelmiş.

Alice tırtıla sormuş nasıl eski boyuma ulaşabilirim diye.

Tırtıl da ona bu mantarın bir tarafı büyütür diğer tarafı küçültür demiş.

Mantardan bir parça koparan Alice mantarı yiyince kocaman olmuş.

Bu sefer diğer taraftan bir parça ısırmış ve küçülerek eski boyuna ulaşmış.

Alice mantarın her iki tarafından birer parça kopartarak yanına almış ve ormanda yoluna devam etmiş.

Bir süre sonra küçük bir ev görmüş.

Mantardan bir parça ısırarak yemiş ve yavaşça küçülmüş.

Kapıyı çalmış ve içeri girmiş. İçeride elinde bebek olan bir düşes görmüş.

Yanında da gülen bir kedi varmış.

Alice bu kedi niye gülüyor demiş. Kadın bu bir çestır kedisi demiş.

Kadının kucağındaki bebek ağlamaya başlamış.

Kadın bebeği Alice’e vermiş ve ben Kraliçe’nin yanına kroket oynamaya gidecem demiş.

Çestır kedisi birden kaybolmuş ve tekrar ortaya çıkmış.

Alice’e şapkacı ve mars tavşanını bulmasını gerektiğini söylemiş ve tekrar yok olmuş.

Alice kızarak birden bire böyle kaybolma demiş.

Kedide tekrar görünmüş ve olur peki bende yavaş yavaş kaybolurum demiş.

Önce kuyruğu sonra gövdesi ve en sonda da gülen suratı kaybolmuş.

Alice mars tavşanının evini bulmuş.

Dışarıda bahçede çay içiyorlarmış.

Alice oturmak istemiş ama yer yok demişler.

Alice hayır çok yer var demiş.

Ve oturmuş. Şapkacı, Alice’ e sormuş bir karga neden masaya benzer demiş.

Alice bilmiyorum neden demiş. Şapkacı bende bilmiyorum demiş.

Kötü şakalardan sıkılan alice oradan ayrılmış.

Ormanda yürürken bir ağaç görmüş ve üzerinde kapısı varmış.

Altın anahtarı alarak kapıyı açmış ve çok güzel bir bahçeye girmiş. İçeride bahçıvanlar

Kraliçeye ait gülleri kırmızıya boyuyorlarmış. Adamlar iskambil kağıdına benziyormuş.

Alice sormuş bu gülleri niye boyuyorsunuz demiş.

İskambil kağıdına benzeyen adamlar; Kraliçemiz kırmızı gül ekmemizi istedi bizde yanlışlıkla beyaz gül ektik o yüzden kırmızıya boyuyoruz yoksa bizi cezalandırır demiş.

O sırada Kraliçe gelmiş ve Alice’i kroket oynamaya davet etmiş.

Alice çok şaşırmış çünkü daha önce bu tarz bir kroket görmemiş toplar kirpiden kroket sopası da flamingodanmış.

Kroket oyuncuları kavga etmeye başlamış ve Kraliçe bu duruma çok kızmış hepsinin başını uçurun demiş.

Bu sırada dava başlasın diye bir ses duyulmuş.

Herkes mahkeme salonuna gitmeye başlamış.

Kalpli vale Kraliçenin mutfağından turta çalmış ama ispatlanamadığı için sadece hapse atılmış.

Beyaz tavşan elindeki rulo kağıdı okumaya başlamış. Kraliçemizin turtası çalınmıştır ilk şahit gelsin demiş.

İlk şahit şapkacıymış Alice onu görünce gülmüş.

Ondan sonraki şahit Alice’miş.

Oturduğu banka elbisesi takılmış ve ayağa kalkınca bank devrilmiş tüm jüri üyeleri yere düşmüş.

Kraliçe, Alice’e sormuş tüm bildiklerini anlat demiş.

Alice bir şey bilmiyorum deyince Kraliçe bununda kafasını uçurun demiş.

Siz bana bir şey yapamazsınız benim kraliçem değilsiniz demiş ve ayağa kalkmış o sırada herkes etrafında uçuşmaya başlamış Alice onları yakalamaya çalışıyormuş.

Etrafında girdap oluşmuş.

Alice’in üstünde yapraklar uçuyormuş ve ablası ona Alice Alice diye sesleniyormuş.

Uyanmış ve hepsinin rüya olduğunu anlamış. Ablasına her şeyi anlatmaya başlamış.

Beyaz bir tavşan gördüm…