Forum Düzeni
Üye Günlüğü
Üyelerimizin kişisel sayfaları olarak da kullanabilecekleri, günlük tutabilecekleri ve hoşuna giden resim, yazı, video paylaşımlarında bulunabilecekleri bölüm.
Kullanıcı Etiket Listesi

Like Tree97Beğeni(ler)

Seçenekler
Seçenekler
Stil
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute

Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı

05 July 2019


Anon


Güzel bir kurgu filmi olmuş. Ne çok doyuruyor ne de aç bırakıyor. Gelecekte insanların gördüğü her şeyin kayıt altına alındığı ve suçluların geçmişi izlenerek davaların çözüldüğü bir dönem düşünün. Ama işlenen cinayetlerde kayda ulaşamıyorsanız ve karşı taraf anonimse ve size başka görüntüler görmenizi sağlıyorsa nasıl yakalarsınız ? Anlatması zor izlemesi kolay
Qasem bunu beğendin

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019


Molly'nin Oyunu


İdris Elba'nın filmleri kaliteli oluyor, tamamen baş rol olmasa da filme etkisi vardı. Film genel olarak güzeldi, aksiyonu bol bir film değildi ama insanı sürüklüyor izliyorsun. Onurlu bir duruş sergileyen kumarbaz (kumar oynatan daha doğrusu) filmi. Kumar oynatmaya başlayan ve her kesimden insanı içinde bulunduran birinin yargılanma sürecini anlatan film. İlgi çekici aslında. Cinsellik yok bu da filmi güzel yapmış açıkçası. Mutlaka izlemelisiniz.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019
İrlandalılar ve İskoçlar Aslen Yozgatlı mı?


Başlığı okuduğunuzda muhtemelen şaka zannettiniz ama o işler tam olarak öyle değil.


bugünkü iskoç ve irlanda halklarını oluşturan keltler, bundan 4000 yıl önce ana vatanları orta avrupa'dan göç etmeye başladılar. bu hadise birkaç bin yıl sonra türklerin başına da gelecek olan kavimler göçü ve orta asya'dan anadolu'ya göç hadisesiyle büyük benzerlik gösterir. bu göçler ekseriyetle avrupa içlerine dağılmaya bağlı olarak gerçekleşmiştir. keltler; ispanya'ya, italya'ya, galya'ya(fransa) ve bugünkü vatanları britanya'ya göç edip durmuşlar. savaşçı ve göçebe bir kavim olduklarından dolayı sürekli birileriyle çarpışma halinde olduklarından göçler sırasında yunan ve etrüsk kolonilerine saldırmaya başladılar. zaman içerisinde avrupa'nın her yerine ayak basan keltler, o dönemler gücünü en üst düzeye taşıyan roma imparatorluğu için ciddi bir tehdit unsuru oluşturuyordu. zira roma'nın ilk palazlanmaya başladığı dönemlerdeki en büyük düşmanı olan galyalılar da keltlerin bir uzantısıydı. uzun yıllar boyu galyalılarla savaşan romalılar, barbar topluluklardan nefret etmekteydi. mö 390 yılında galyalılar, brennus komutasında roma üzerine bir sefere çıkarlar. roma ordusuyla şehir merkezine birkaç kilometre kala savaşmaya başlarlar ve roma'yı ağır bir yenilgiye uğratırlar. işin ilginçliği de burada başlar. barbar ve acımasız olan bu topluluk, şehre girmeyi birkaç gün erteleyip romalıların bir yığınak yapmasına ve kadınların, çocukların saklanmalarına izin vermişlerdir. şehri yağmalayıp, 500 kilo altın alarak geri dönmüşlerdir. bunun nihayetinde yapmadıkları katliamın bedelini birkaç zaman sonra acımasızca göreceklerdir.


roma yıkılmış şehrini yeniden inşa etmeye, kaybettiği gücünü yeniden toplamaya başlar. roma-galya çarpışmaları eski şiddetine kavuşur. julius caesar'ın gelip galya'yı komple fethine, keltlerin efsanevi liderleri vercingetoriks'ın mağlup olmasına kadar galyalılar bölgelerinde sabit dursalar da tekrar doğu'ya doğru hareket etmeye başlarlar. önce macaristan'da daha sonra yunanistan'da bazı şehirleri yağmalayan ve dur durak bilmeden aşağıya doğru inen keltler, burada byzantion'ı tehdit etmeye başlarlar. bir tepeye kamp kurup beklemeye başlarlar. bu esnada, kardeşiyle büyük bir taht mücadelesine tutuşmuş bitinya kralı nikomedes ortaya çıkar. hazır bir şekilde 10.000 savaşçı kelti kendi safına çekmek, taht yarışında onu kardeşinden üstün bir konuma taşıyacaktı. nihayetinde öyle de oldu. byzantionlar uzun pazarlıklar sonunda, bitinya kralı nikomedes'in de ara buluculuğuyla keltlerin adapazarı'na yerleşmesini kabul ettiler. tabii bir şartları vardı. o da şehri surlarla çevirmeyeceklerdi. hatta istanbul boğazı'nı aşmalarına da byzantionlar yardım edeceklerdi. bir kışı daha kamp yaptıkları tepede geçiren keltler daha sonra adapazarı'na geçtiler. tabii 20.000 kişi, kadın ve çocuk karışık şekilde olan keltlerin bazıları yapamadı ve o tepede kaldılar. asimile olup orada yaşamaya başladılar. bugün o kaldıkları tepeye hala galata denir. sebebi de keltlerin galya kolundan olan bu kavim, buraya geldikten sonra galat olarak anılmaya başladılar ve bizim galatlar olarak bildiğimiz grubu oluşturdular.

adapazarı'na yerleştirilen keltler, bitinya kralı nikomedes'e tahtın kapılarını sonuna kadar açmıştı. artık kardeşi saf dışı olmuştu. ancak bu yetmiyordu, adapazarı'ndan alınan keltler bugünkü yozgat ve ankara tarafına yerleştiriliyordu. bunun amacı bitinya - selevkos arasındaki bölgeye de tampon oluşturulmasıydı. olası bir selevkos saldırısında keltler bölgenin hakimi oldukları için onlar cevap vereceklerdi. bu yerleştirildikleri bölgeye de zaten ilerleyen yıllarda galatya adı verilecekti. hatta ankara'nın adı bile bu dönemden kalmadır. keltçe ankyra'dan gelmektedir. "durduran" manasına gelir ki sebebi de yukarıdaki selevkos hadisesidir. tabii yozgat konusuna değinemiyorum, onun adı nerden nasıl olmuş gelmiş orası ayrı mesele. yıllar, yüzyıllar geçtikten sonra millattan sonra birinci yüzyılda anadolu'ya roma hakim olur. galatya da haliyle roma egemenliği altına girer. artık yaşadıkları bölge bir roma eyaleti olmuştur. yerleşik bir hayata geçen ve maziyi unutmak isteyen galatlar, aziz paulus'un da iteklemesiyle hristiyanlığı kabul ederler. böylelikle anadolu'da ilk hrisitiyanlığı kabul eden halk galatlar olur. 1071'deki malazgirt savaşı'na kadar da önemli bir olaya girişmezler. 1071'de romen diyojen'in malazgirt'e götürdüğü orduda yer alan roussel de bailleul isimli bir paralı asker komutan, sefer güzergahı muş'a doğru ilerlerken yozgat'ta verilen bir molada yöre halkını gözlemleme fırsatı bulur. aslen normandiyalı olan roussel de bailleul frank kökenli ve frank kültürüyle büyümüş bir adamdır. bölgedeki halkın da benzer bir kültüre sahip olduğunu görünce kafasından bazı şeyler geçmeye başlar. zira o gün gördüğü halk, yüzlerce yıl önce onun doğduğu topraklardaki galyalı bir kavimin devamıdır.

roussel de bailleul ve bizans ordusu yozgat'tan ayrılıp malazgirt ovası'na doğru yürürken, bir gece emrindeki 3000 ağır zırhlı süvariyle birlikte bizans kampını terk eder. garibim romen diyojen'e vurulan ilk darbe de bu değildir. ordunun ana hattında görev yapan bu tecrübeli askerler ayrıldıktan sonra bir de ordunun önemli bir kısmını oluşturan peçenekler ve kıpçaklar malazgirt savaşı'nda saf değiştirip alp arslan'ın tarafına geçerler. yıllardır tarih kitaplarında anlatılmayan bir eksik nokta da roussel de bailleul'un ihanetidir aslında. zira bizans'ın, o dönemin askeri dünyası içindeki en büyük yok edici güç olan cataphract süvarileri savaş başlamadan elinden uçup gitmişti. roussel, adamlarıyla birlikte galatya eyaletine gelip ; ankara-eskişehir-afyon-yozgat-çankırı bölgelerini kapsayan galatya krallığı'nı kuruyor. romen diyojen yeniliyor ve bu da galatya krallığının önünü açıyor. zira anadolu'nun hakimi olan bizans gittikçe zayıflamış bir devlet haline geliyor. bu da roussel'ın iştahını iyice kabartıyor. roussel'in konstantinopolis üstüne sefere çıkacağını öğrenen bizans imparatoru yedinci mikhail, yannis dukas'a bir ordu verip roussel'in üstüne gönderdi. iki ordu eskişehir civarında savaşmaya başladılar. yannis'in ordusundaki franklar da roussel'i görünce saf değiştirip, dejavu yaşatarak galatya safına katıldı. bizans yenildi. yannis ve oğlu esir düştü. bu zaferden sonra gaza gelen roussel, istanbul boğazı'na kadar ordusuyla birlikte yürüdü. üsküdar'a ilerledi falan filan. daha sonra roussel'in film gibi hayatı, film gibi bir sonla idam edilerek sona erdi. önemli olan roussel değil tabii bu noktada.

ardından gelişen olaylar dizisinde yedinci mikhail, alp arslan ve kutalmış oğlu süleyman ile ittifak yaparak galatya krallığını yıkmak için anlaştılar. bölgeyi türkleştirmeye çalıştılar. galatlar ne kadar tarih boyunca asimile olmuş gibi gözükse de asla asimile olmuyorlardı. kökenlerinin dayandığı galyalılar, roma'nın boyunduruğu altında asimile olmuşlardı. ancak bu adamlar neredeyse bin yıl geçmesine rağmen hala kendi varlıklarını ve kültürlerini yaşatabiliyorlardı. bunun üzerine bazı galatlar, bizans ve selçuklu baskılarından sonra yozgat ve ankara'dan toplaşıp en iyi bildikleri işi yaparak tekrar göç ettiler. önce konstantinopolis'e. daha sonra tekrar avrupa'ya. keltlerin en bilindik yurdu olan britinya beşinci yüzyıla kadar kelt kalsa da anglo sakson akınlarıyla benliğini kaybetti. elbette galler, iskoçya, irlanda gibi oluşumlar oldu ancak varlığını en çok hissettiren güç ingiltere oldu. tabii bunda hunların, kavimler göçü'nü başlatmasının da etkisi büyük. neyse konumuza dönecek olursak, bir kısım galatyalı tekrar bir şekilde yolunu bulup britanya'ya geldiler ve sonsuz yurtlarında yaşamaya devam ettiler. bir kısmı da anadolu'da kalıp gerçekten asimile oldu. tabii sarı saçlı, mavi gözlü bir iç anadolulu adam görürseniz nereli olduğunu artık biliyorsunuz. tabii bir de dublin'e, belfast'a gidip gördüğünüz ilk sarı saçlı adama sarılıp "topraaam" diye bağrınıza da basabilirsiniz. orası size kalmış. lakin hakikat ve gerçek böyle. bu adamlar aslen yozgatlıdır.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019
İhanetiyle Türklerin Anadolu'ya Yerleşmesine Katkıda Bulunan Asker: Roussel de Bailleul
Malazgirt Savaşı'nda İmparator'a ihanet ederek Türklerin Anadolu'ya yerleşmesine dolaylı olarak katkıda bulunan asker Roussel de Bailleul.


roussel de bailleul, phrangopoulos yani frank soyundan gelen bir norman kumandan. askerleriyle italya'ya geliyor otranto'ya yerleşip kont roger de hauteville'in emri altına giriyor. bu dönemde sicilya'nın normanlar tarafından istilası ve arap yönetimi'nin bölgede sonlandırılması sürecinde büyük katkıları oluyor. özellikle 1063'te cerami savaşı'nda varlık gösteriyor, cesareti dikkat çekiyor. muhtemelen bu savaşta kazandığı ün sayesinde roma imparatoru 4. romanus malazgirt savaşına giderken bu adamı ve ordusunu da arkasına alıyor. yalnız -belki de yenilgiyi öngören- roussel de bailleul bizans'a ihanet edip savaşa katılmıyor. ancak bu ihanetine rağmen imparatorluk hizmeti'nden atılmıyor, çünkü bizans bu başarılı kumandanı elinden çıkaramayacak kadar çaresiz bir durumda. ardından bizans bu adamı 3000 franco-norman atlıyla anadolu'ya selçuklulara karşı tekrar yoluyor ancak bu sefer de arkadaş bizans valilerine dadanıyor, galatya'dan bir kısım toprak alıp 1073'te bağımsızlığını ilan ediyor. başkenti de ancyra hem!

4. romanus'tan sonraki imparator 7. michael bu bela adamı öldürmelerine karşılık hali hazırda selçukluların fethetmiş olduğu toprakları onlara resmi olarak vereceğini vaat ediyor. roussel abimiz bu girişimden kaçarak kurtuluyor ve amasya'ya gidiyor. amasya'da halk bu adamı o kadar çok seviyor ki bir resmiyeti olmamasına rağmen şehrin yöneticisi oluyor! 1074'te o sıralar general olan ama ileride imparator olacak olan alexius commenius şehir halkını bi şekilde ikna ediyor ve amasya halkı roussel'e satışı koyuyor, abimiz kendini konstantinopolis zindanlarında buluyor. yalnız biçare bizans 1077'de bu adamı kefalet karşılığında serbest bırakıyor ve arkasına selçuklu desteğini alarak 7. michael'e karşı isyan eden general nikephoros botaneiates'e karşı göreve yolluyor. roussel gidiyor, botaneiates'i yeniyor, bir de üstüne bizans'a sırt çevirip bu adamla ittifak kuruyor! ancak imparator 7. michael selçukluları bu adamı yakalamaları için yine bir şekilde ikna ediyor ve selçuklular roussel'i iznik'te bulup bizans'a teslim ediyor. bizanslılar da haliyle bu sefer acımayıp arkadaşı ortadan kaldırıyor.

maceralı bir hayat şüphesiz.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019
Sözlük yazarı "hardrada", Osmanlı'nın İtalya seferi konusunda belki de bütün Avrupa'nın kaderini değiştirebilecek ilginç bir senaryodan bahsetmiş.



eğer fatih erken ölmeyip devasa italya seferini gerçekleştirebilseydi, karaya çıkar çıkmaz karşılacağı napoli ordusunu saf dışı etmesi çok uzun sürmez ve böylece roma yolu kolayca açılırdı. kuzeye ilerleyen istila ordusu karşısında savunmasız kalan papa ve çevresi hızlıca romayı boşaltıp fransadaki topraklarından yeni bir haçlı seferinin hazırlıklarına başlar, bu arada ülkesiz kalan napoli hanedanı da ispanya tahtında hüküm süren güçlü kuzenlerinin yanına sığınarak kaybettiklerini geri almak adına ispanya'yı söz konusu haçlı seferine katılmaya ikna etmeye çalışırdı. istilanın haberi o dönemde burgonya yüzünden savaşın eşiğinde olan fransa ve hapsburgları muhtemelen olası bir çatışmayı ertelemeye ikna edecekti çünkü yeni birleşen ispanya türklerin sicilya'yı tehdit etmesinden oldukça rahatsız olacak, napoli ve milan üzerinde uzun süredir hak iddia eden fransa monarşisi hayallerinin suya düşmesini istemeyecek ve avusturya hapsburgları bütün güney sınırlarının türklerin eline geçmesi gibi bir ihtimali kesinlikle kabullenmeyecekti.

bu senaryoda en ilginç yeri ise yarımadanın kuzeyine hükmeden floransa, milan ve venedik işgal edecek ve dönemin osmanlı dış politikası ışığında muhtemelen sultan'ın temsilcileri floransa ve milanın tarafsız kalması karşılığında bağımsızlık garantisi verecek ve anlaşmayı daha da çekici kılmak adına bu prensliklerin yarımada üzerindeki hak iddialarını destekleyecekti. istilanın hızı ve yıkıcılığı karşısında şaşıran venedik ise muhtemelen birkaç yıl önce sultanla yaptığı barış anlaşmasını korumaya çalışmaktan başka bir hamlede bulunmayacaktı.

lorenzo ve ludivico sultan'ın çekici teklifleri ve yarımadanın kaderi arasında bocalarken, savunmasız roma doğu roma'nın başkentine benzer şekilde yağmalanmaktan kurtulamayacak ve önünde roma'dan alplere kadar uzanan geniş düzlükler bulan güçlü osmanlı süvarisinin kuzeye ilerlemesi durdurulamayacaktı; istilayı tehlikeye düşürecek kadar büyük bir ordu toparlayabilecek olan tek hükümdar olan fransa kralı louis xi için muhtemelen bu orduyu ölümü beklenen yaşlı papanın yerine, hemen fransanın dibindeki avignon'a sığınan curia'yı baskı altına alıp kukla bir papa seçtirmek, düz bir coğrafyada osmanlı süvarisiyle çarpışmaktan daha mantıklı bir seçenek olacak, louis'in en büyük rakibi maximillien ise sınırlarında bu derece büyük bir fransız ordusu olduğu halde ve istilayı macaristan tahtını hapsburg etkisinden korumak adına büyük bir fırsat olarak kullanacak matthias corvinus ensesindeyken, yarımadaya büyük bir ordu göndermek konusunda pek istekli olmayacaktı.

floransa ve milan'ın sultanın şartlarını kabul etmesi halinde ilk aşamada medici ve sforza aileleri, eğer bu aileler iktidarda kalmaya devam ederlerse tüm floransa ve milan halkı avignon tarafından aforozla tehdit edilecek ve daha önce defalarca gerçekleştiği gibi, bu italyan prensliklerinin yeni bir kardinaller meclisi atayarak bir anti-papa seçmesi kaçınılmaz olacak ve böylece osmanlılarla müttefik olmasa da, düşman da olmayan yeni bir papa seçilecek ve sultanın da yardımıyla restore edilen roma'ya yerleşen söz konusu papa, fatih'i asıl amacına, yani yüzyıllar sonra doğu ve batı kilisesi tarafından tanınan ilk roma imparatoru olarak tahta çıkmaya hiç olmadığı kadar yaklaştıracaktı.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019


Wonder - Mucize



Ezilen ama sonrasında güçlü çıkanların başrolde olduğu filmleri her zaman sevmişimdir. Film insanların her yaşta nasıl acımasız olduklarını gösteriyor. Tabii sonrasında iyiliğinden içinde olduğunu göstermeden edemiyor İzlenmesi gereken ders verici güzel bir filmdi.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019


Sevdiğim Tüm Erkeklere


Youtube reklamlarında denk geliyordum, ama dizi sanıyordum değilmiş. Güzel bi filmdi sürekleyici. Romantik, gençlik filmleri güzel oluyor o tarz filmleri seviyorsanız izlemeniz gerekiyor

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019
Japonya Tarihinin Hala Çözülememiş Olan En Büyük Soygunu: 300 Milyon Yen Olayı
Soygun hikayeleri her zaman çekicidir, Japonya'nın 1968'de gerçekleşen bu dev soygunu da bu konuda hiç geri kalmıyor.

10 aralık 1968 sabahı
nihon shintaku ginko isimli bankanın kokubunji/tokyo şubesine bağlı bir zırhlı sedana (nissan cedric h31), taşınmak üzere yaklaşık 300 milyon yen civarında nakit para metal kasalarda yüklenmişti. bu para, toshiba'nın fuchu fabrikası çalışanlarının o ayki ikramiye ücretiydi. bu arada bu tarihten altı gün önce bankaya isimsiz bir tehdit mektubu gelmiş ve yedi gün içerisinde belirtilen yere 3 milyon yen getirmedikleri takdirde bankanın şube müdürünün evini havaya uçuracaklarını söylemişlerdi. ancak bunu şube müdürü dahil kimse ciddiye almamıştı.


10 aralık tarihine geri dönelim
300 milyon yen'in yüklü olduğu zırhlı araç, istikameti olan fuchu'daki toshiba fabrikasına doğru seyir hâlindeyken, peşine beyaz bir polis motosikleti takıldı ve durmalarını işaret etti. araçtakiler de durarak polise neler olduğunu sordular. polis adamlara araçtan inmelerini, şube müdürünün evinin patlatıldığını ve şu an içinde bulundukları araca da dinamit döşenmiş olduğunu söyledi. bunun üzerine h31'den inen adamlar, polisle birlikte arabaya döşenmiş dinamitleri sökmek üzere aracın sağını solunu aramaya başladılar. birkaç dakika sonra arabanın altından dumanlar yükselmeye başladı ve korkan adamlar kaçışırken "polis" de arabaya atlayarak kayıplara karıştı.


Japon polisi tarafından yayınlanan şüphelinin resmi.

bu soygun üzerine japonya'nın en büyük polis soruşturması başlatıldı
tüm japonya'da 110 bin şüpheli isim sorgulandı ve 170 bin polis görev aldı. birkaç isim tutuklanmış olsa da hepsinin masum olduğu sonradan ortaya çıktı ve bu olay hâlâ çözülemedi.

(merak edenler için; 10 aralık 1968 tarihinin 300 milyon yen'i, bugünün kuruyla yaklaşık 1 milyar yen (10 milyon dolar) yapıyor. belki bu miktar bugün, bankalar ve/veya büyük şirketler için hiçbir şey değildir ancak soygunu 1968'de bir kişinin tek başına yaptığını unutmayalım.)

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019
Nüfus Arttıkça İşlerin Nasıl Çirkinleştiğini Kanıtlayan Müthiş Bir Çalışma: Universe 25 Deneyi
8 farenin kısıtlı bir alanda yaşamını gözlemlemeyle başlayan, John B. Calhoun'un yürüttüğü 'Universe 25' deneyi farelerin çoğaldıkça yaşadığı problemleri gösterme açısından oldukça çarpıcı. İnsanlığın gidişatıyla bu denli benzerlik gösteren bu çalışmanın seyri aynı zamanda geleceğimizi göz önünde bulundurunca oldukça da kaygılandırıcı.


"davranış batağı" kavramı, john b. calhoun' un 1972' de laboratuvar ortamında fareler için kurduğu kapalı dünyasından çıkardığı sonuç
yaklaşık 2.5 metreye 2.5 metre tabanı, 90cm duvar yüksekliği olan bir akvaryum. her duvarda zeminden 50cm yüksekliğe kadar dikine çıkan, duvara yapışık 16 tane tünel ve her tünelde 4 adet oda. yani duvar başına 64, toplam 256 oda. balık istifi doldurulursa da oda başına 20 fare kapasite. avluyu da kabaca hesaba katarsak hacmen 5-6 bin farenin sığabileceği, ısının 20c dereceye sabitlendiği ve iki tane sınırsız temiz su kaynağı olan bir ortam. farelerin dünyası bu. tabii en yüksekteki odadan sonra 40cm daha çıplak duvar olduğu düşünülürse neden kapalı dünya olduğunu anlamak zor değil.



Deneyin sahibi John B. Calhoun

bu dünyanın 1. gününde nüfusu; hastalık taşımadığından emin olunması için tek başına yaşatılmış 4'ü erkek 4'ü dişi 8 adet fare
bu şanslı 8; her gün tünellerin tepesinden kuru meyve ve kuruyemiş dökülmesi ve her 6 haftada bir de taban talaşı yenilenmesi dışında müdahale edilmeyen kendi dünyalarında, 104 gün kadar saltanat sürmüşlerdir. ortamı kolaçan etmeleri ve uyum sağlamaları bittikten sonra da 105. günde ikinci kuşağın ilk bireyi doğmuş ve nüfus 9 olmuştur. burdan sonra baktılar sıkıntı yok vitesi yükseltip yaklaşık her 55 günde nüfusu ikiye katlayarak 315. günde 600'ün üstünde bir nüfusa ulaşmışlardır.



bu noktada sabahtan akşama bi yukarı bi aşağı koşuşturup oynama, refah içinde yeme içme ve mutlu bir aile olma fikri sekteye uğramaya ve işler hafiften çirkinleşmeye başlıyor
fare sayısı arttıkça verilen yem de artırılıyor. hali ile huzurun kaçmasındaki sebep açlık değil, kalabalık. her yeni doğan fare hali hazırda oldukça kalabalık bir ortama doğuyor ve ömrü vefa ederse ortamın daha da kalabalıklaşmasına şahit oluyor. rakip sayısı sürekli artan erkek fareler yuva belledikleri kısımları korumakta zorlanmaya başlıyorlar. zorlanmaktan başarısız olmaya geçenler ise işi bırakıyor ve kendi bölgesinden çok avluda takılmaya başlıyor.


ilk şiddet bu yitik gençlik gibi akvaryumun ortasında takılan ekipte baş gösteriyor. bazı fareler diğerlerine saldırmaya, ısırmaya ve yanlarından kovalamaya başlıyor. saldırıya uğrayan fareler de bir süre sonra ortama uyum sağlıyor ve onlar da canını sıkanlara saldırmaktan çekinmiyor. arada bir oda basmaya yukarılara çıkıyorlar, iyi korunmayan bazı fareler öldürülüyor ve yuvaları elinden alınıyor. bazı dişiler tek başına yaşamaya ve yavrularının bir kısmını yemeye başlıyor. terk edilen ve büyümeden ölen yeni doğan sayısı artıyor. az sayıda fare (deney sahibi calhoun bunlara "beautiful ones" diyor.) en üst kattaki odalara çekiliyor ve hatta bazıları odanın girişini kapatmaya çalışıyor. bunlar bi süre sonra sikiş kovalamayı bırakıyor ve sadece yeme içme uyuma ile hayatlarını bitiriyorlar. komünün geri kalan kısmında; yamyamlık, çocuk katli ve şiddet bulaşıcı hastalık gibi giderek artıyor. çoğu erkek fare, maymun gruplarındaki tek baba maymun gibi davranıp bütün gördüğü dişileri sikmeye çalışıyor. hali ile erkeklerin yemek haricinde paylaşamadıkları bu kulvar düzenli olarak kavga etmelerine ve birbirlerini öldürmelerine neden oluyor. güven duygusu ortamı terk ediyor ve fare toplumu çökmeye başlıyor.

nüfusun zirve noktası olan 2200 fareye 560. günde yani bir buçuk yılda ulaşılıyor. bu noktada gittikçe daha çok hızlanan bir nüfus düşüşü başlıyor ve 610. günde nüfus 100'ün altına düşüyor. artık nüfus; balataları sıyırıp kendini saklamış, yukarı odalarda tek başına yaşamaya çalışan farelerden ve aşağıdaki kanlı oyunun kazananları, hafiften canavarlaşmış farelerden oluşuyor.

deneyin sanırım en ilginç tarafı burası
bu toplum bir daha da toparlamıyor. yani ortalığın cesetten ve hastalıktan geçilmemesi gibi bir durum yok, 6 haftada yapılan bir temizlikte zemindeki cesetlerde toplanıyor. içeride son kalan 100 fare aslında 250. gündeki 100 fare ile hemen hemen aynı şartlarda yaşıyorlar. ama artık yaşanmışlıklar mı dersin çoluğunu çocuğunu yediğin farenin yüzüne bakamamak mı dersin bilmiyorum ama 650. günde son dişinin ölmesi ile bu kapalı dünya zamanını dolduruyor ve şanslı 8 hanedanı tarihe karışıyor.

bu deney daha çok nüfus planlaması propagandası için kullanılmış olsa da, aslında "davranış batağı" dediğimiz, toplumun sert bir şekilde çirkinleşmeye başlaması kavramı. şartların kötüleşmeye başladığı çoğu senaryoda gerçekleşebilir.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 July 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
05 July 2019
Fesatlığın Tanrısı Olarak Bilinmesine Rağmen Yeri Gelince Tanrıları Bile Kurtaran Hınzır: Loki
Çoğumuzun hayatına başka bir İskandinav mitolojik kahramanı Thor'un, Marvel'ın kendince yeniden şekillendirdiği versiyonu ile giren Loki, güzelce orijininin okunmasını hak eden bir karakter.


loki, iskandinav mitolojisinde kötülüğün ve düzenbazlığın tanrısıdır. karmaşık bir karaktere sahip olması ile bilinir. yaptığı kötülükleri sırf kötülük olsun diye yapmadığını bir çok efsanesinden anlayabiliyoruz. loki, daha çok şımarık bir çocuğa benzetilebilir; sebebiyet verdiği durumlar bazen kendi paçasını kurtarmak için, bazen ise sırf kargaşa çıkarmak içindir. bazı hikayelerde tanrıları kurtaran da gene kendisidir. bu yönleriyle loki'nin tam olarak kötülüğün saf timsali olması çok da uygun değil.


tanrılar ve jotunheim'in sakinleri olan buz devleri arasında büyük bir savaş meydana gelir
odin'in liderliğindeki aesir tanrıları bu büyük savaştan zaferle çıkarlar. bu savaşta loki umulmadık (loki'yi tanımayan aesir'e göre) bir şey yapar: soydaşlarının yanında savaşmak yerine aesir'e çok önemli bilgiler verir. savaş'ın kazanılmasından sonra odin, loki'yi "kan kardeşi" sayar ve onu aasgard'ta yaşamaya davet eder. loki bu teklifi kabul eder ve muzaffer aesir tanrıları ile aasgard'a gider.

loki'nin ihanetinin nedeni o kadar da muğlak değildir: savaşı aesir'in kuvvetli tanrılarının kazanacağını kıvrak zekası ile önceden anlar ve buna göre hareket eder. loki budur işte: onun için duygusal bağlantıların bir önemi yoktur; onun için önemli olan iki şey vardır: daima kendine fayda sağlamak ve karakterinin ana durumu olan "hile"ye başvurmak.



sanılanın aksine çok güçlü bir tanrı değildir, hatta bazılarına göre loki bir tanrı bile değildir
her şekle girmesinin yanında elle tutulur bir yeteneği yoktur; ki, iskandinav mitolojisinde insanlardan bazılarının da şekil değiştirdiği bilinmektedir. loki'yi tanrılar arasında bu kadar üst konuma yerleştiren özelliği: durumlardan ustaca kurtulmasını sağlayan kıvrak zekası ve düzenbaz karakteridir. aynı zamanda loki'nin her söze her soruya illaki bir cevabı vardır. çoğu zaman bu cevaplar karşısındaki tanrıları küçümseyici ve aşağılayıcı olur. bir defasında bolluk tanrısı njord, kendi oğlunun aesir tarafından bir prens olarak görüldüğünü ve çok saygı gördüğünü söyler; bunu söylerken ise çokça kendisiyle övünüyordu.

bunun üzerine birçok tanrının olduğu masada loki, njord'u çok utandıran bir söz söyler:

"kes artık şunu njord, dizginle biraz kendini.
saklayamayacağım yaptığın rezilliği,
övündüğün oğlunu kendi kız kardeşinden peydahladığını.
gerçi senden beklenmeyecek bir şey değil bu."

tanrıça freyja loki'ye sözünü geri almasını söyler; babasına yapılan bu hakareti kabul etmeyeceğini de ekler. hızını alamayan loki, tanrıça'ya öyle bir söz söyler ki, masadaki tanrıların hepsi derin bir sessizliğe gömülür:

"senin ciğerini bilirim ben freyia, kapa çeneni
sen de sütten çıkmış ak kaşık değilsin hani.
bu saraydaki aesir'in ve elflerin hepsi
girmiştir senin koynuna."

bu karşılıktan sonra freyja da olmak üzere masadaki tüm tanrılar loki'ye bulaşmaz. çünkü bulaştıkları takdirde loki'nin onların gün gibi açık olan ama hiç dillendirilmeyen özelliklerini dışa vuracağından korkarlar. bu yönüyle loki; sözünü saklamayan, gerektiğinde açıkça söyleyen bir tanrıdır.


başta da belirtiğimiz gibi loki çoğu zaman tanrıların başını belaya sokar; bazen de -neden yaptığı bilinmez- tanrılara büyük yararı dokunur
bu yönünü gösteren güzel bir hikayesi vardır: bir gün thor yatağından uyandığı bir vakitte harikulade çekici mjolnir'in olmadığını fark eder. mjolnir'in önemi sadece thor açısından değil, tüm tanrılar açısından çok önemlidir. çünkü devler ile olan çekişmede tanrıların en önemli kozu thor'un çekici mjolnir'dir. bu yönüyle çok hayati bir silahtır. devler bu durumu öğrenirse, asgard'a tüm güçleri ile saldırır. kısacası, mjolnir iki büyük güç arasında "dengeleyici" bir görev üstlenir. bunun üzerine vakit kaybetmeden çekici aramaya başlarlar. "başlarlar" dedim, thor'a yardımcı olmak için loki de işin üstündedir. loki ilk iş olarak akıl danışmak için freyja'nın yanına gider. loki'den pek haz etmeyen freyja olayın ciddiyetini anlar ve bu nefreti göz ardı eder. bunun üzerine freyja; giyildiği takdirde kişiye uçabilme özelliğini kazandıran bir elbise verir. loki bu elbiseyi giyerek devler diyarına doğru yola çıkar. çekici, devlerden başka kimsenin çalamayacağının farkındadır.

loki'nin şansı yaver gider: devler diyarına giderken yolda dev thrym ile karşılaşır. loki, thrym'in ağzını biraz yokladıktan sonra gerçeği söylemesini sağlar. thrym, tanrıça freyja'nın kendisine eş olarak verilmesini ister; aksi takdirde çekici vermeyeceğini söyler. bunun üzerine loki aasgard'a döner ve dev'in isteğini tanrılara söyler. freyja beklendiği üzere bu durumu şiddetle reddeder. freyja'nın durumunun imkansızlığını kavrayan tanrılar umutsuzluğa sürüklenir. o sessizlik içerisinde en bilge tanrılardan heimdall söz alır ve şunları söyler: thor'un kadın kılığına girerek jotunheim'a gidebileceğini, loki'nin de onun nedimesi kılığına girmesi gerektiğini belirtir. thor ilk sefer de bu plana pek sıcak yaklaşmaz. kadın kılığına girmesini kendi gururuna yediremez; fakat, başka çare yoktur. istemeye istemeye heimdall'ın planına razı olur. bunun üzerine thor gelinlik giyer ve loki de onun nedimesi kılığına girer. jotunheim'da bu ikili çok sıcak karşılanır ve kimse tarafından dikkat çekmez. büyük bir ziyafet verirler freyja sandıkları thor'un adına.

ziyafet sırasında thor bir anlığına kendini yemeğe kaptırır: o kadar iştahlı ve hızlı bir şekilde yer ki, bazı devlerin dikkatini çeker. bunu gören loki ise hemen olay yerine gelir. thrym'in şaşkınlığını dindirmek için türlü türlü sözler söyler: gelinin o'na büyük bir aşk beslediğini, bu yüzden aasgard'da iken ağzına hiçbir şey almadığını, deli gibi aç olduğunu belirtir. thrym ikna olur ve hemen mjolnir'in getirilmesini ister. bilindiği üzere mjolnir'in bir diğer işlevi kutsamaktır. bundan dolayı thrym evliliğini çekiç ile kutsamak ister. çekicini gören thor'un gözleri far gibi açılır. ki zaten planının yüzde yüze yakını işlemişti. gereken şey sadece mjolnir'in thor'a görünmesiydi. kendisine mühürlü olan çekici hemen kendine çeker thor. ve oracıkta tüm devleri öldürür. bu noktaya gelinmesinde loki'nin hayati rolünü gördük sanırım. bu hikayede loki, thor'un ve tanrıların yoldaşı konumundadır. bu hikayeden de anlaşılacağı üzere; loki, kendi karakterini "iyilik" adına da kullanabiliyor.


yazının başlarında gene belirtiğimiz gibi loki, kendine fayda sağlayacak durumlarda asla geri adım atmaz

bu yönüyle pek güvenilir bir dost değildir. "pek" diyorum çünkü, üst paragraftaki hikayede görüldüğü üzere tanrıların güveneceği birisi olabiliyor. ve gene görüldüğü üzere bu güveni boşa da çıkarmamış. ilk başta dediğimiz gibi loki "karmaşık" bir karaktere sahiptir. şimdi ise loki'nin bir diğer durumundan bahsedeceğim: tanrıların başına bela açan ve sonrasında da-mecburiyetten- onlara yardım eden bir diğer karakteri. bu yönünü gösteren güzel bir hikayeyi anlatalım: bir vakit odin, loki ve hoenir uzun bir yolculuğa çıkar. yolculuk esnasında bir yerde mola verir ve yemeklerini pişirirler. fakat bir sorun vardır: uzun bir süreden beri ateşin üzerinde duran yemekleri biraz bile pişmemiştir.

bunun nedenini düşündükleri bir vakit odin'in gözüne ağaçta duran bir kartal takılır. odin ile göz göze gelen kartal dile gelir ve etin pişmemesinin nedeninin kendisi olduğunu söyler. pişmesi için yemekten kendisine de bir pay ayırmalarını söyler. odin ve hoenir bu duruma anlayışla karşılık verir ve yemeği pişirmelerine yardımcı olmak için kartalı yanlarına çağırır. en nihayetinde yemekler pişer. o an loki yemeğin güzel olmadığını, bunun sebebinin de kartal'ın ta kendisi olduğunu söyler. yanındaki sopayı aldığı gibi kartala vurur. sopa kartalın sırtına saplanır ve kartalın telaşla oradan uzaklaşmasını sağlar; tek başına değil ama: sopanın başını bırakmayan loki de onunla beraber havalanır. havada iken korkudan tir tir titreyen loki kartal'a kendisini derhal yere bırakmasını söyler. kartal oralı bile olmaz. bunun üzerine, bıraktığı takdirde istediği bir dileğini yerine getireceğini de ekler.


Loki ve Kartal.

kartal ise hemen isteğini loki'ye belirtir: kartal, ıdunn'un kendine verilmesini ister. loki anlaşmayı hemen kabul eder. böylelikle kartal onu güvenli bir yere bırakır. ilginçtir, loki verdiği sözden caymaz. ıdunn'um aklına girer ve onu kartal'ın olduğu yere götürür. tam o anda ağaçların içinde duran kartal gerçek kimliğini belli ederek ıdunn'un üzerine saldırır ve onu kaçırır. kartal aslında thiazi adında bir devden başkası değilmiş.

tüm tanrılar dehşete düşer ve her yerde ıdunn'u ararlar. dehşete düşmelerinin sebebi ise ıdunn'un elmalarından mahrum kalmalarıydı. iskandinav tanrıları ölümsüz değildir; yalnızca ıdunn'un elmalarını yiyerek ragnarök'e kadar yaşayabilirlerdi. bundan dolayı tüm tanrılar ıdunn'u aramaya koyulurlar. o sıra tanrılardan birisi-bazı kaynaklar heimdall olduğunu söyler- ıdunn'un en son loki'nin yanında olduğunu söyler. bu tanrılar için bir sürpriz değildi; loki'ye bulduklarında hemen ıdunn'u geri getirmesini, aksi takdirde sonunun ölüm olacağını belirtirler. loki tanrıların ciddiyetini anlar ve hemen ıdunn'u kurtarmak için çıkar. kendisi de bir kartala dönüşür ve dev'in konağına uçar.

şansı gene yaver gider loki'nin: tam geldiği sırada dev'in balık avına çıktığını görür. evde tek başına kalan ıdunn'u bir fındığa (evet fındık) dönüştürür ve pençelerinin arasına alarak var gücüyle asgard'a doğru yola çıkar. o sırada thiazi başını yukarı kaldırır ve loki'nin ıdunn'u kaçırdığını görür. derhal peşlerine düşer. aasgard'a vardıkları sırada aesir, thiazi'nin de arkadan kartal biçiminde loki'yi peşlediğini görür. bunun üzerine loki'nin gireceği sarayın önüne odunlar yığarak loki'nin girmesini beklerler. loki girer girmez ateşi yakarlar. çok hızlı bir biçimde uçan thiazi kendini durduramaz ve ateşin içine dalar. ve tabii ki mevta olur.


ve geldik loki'nin en çok bilinen karakterine: salt kötü olan tarafı

loki'nin bu yönünü gösteren hikayelerin en ünlüsü tabii ki de baldr ile olan hikayesidir. fakat bu hikayeyi anlatmadan önce loki'nin saf kötü olan çocuklarından bahsedeceğim. loki, dişi bir dev olan angroboda'da ile birleşir. angroboda, uğursuz bir isimdir. ismin yaklaşık anlamı "kader habercisi"dir. bu uğursuz ada sahip olan dev ile birleşmesinden uğursuz ve kötü çocuklar doğar: midgard'ın etrafını saran jormungandr, büyük kurt fenrir ve ölüler dünyasının tanrıçası hel. "kader habercisi" isminin ne denli uygun olduğunu burada görüyoruz. çünkü bu oğullar ragnarök'te büyük bir rol oynayacak. ve kader'in mutlakiyetini gösterecekler. bu kader'in farkına varan odin, daha bu çocuklar küçükken onları çeşitli yerlere sürgün eder. ama tabii ki de bu çabası gene de kader'in değişmesini sağlamaz. şimdi de sıra loki'nin kötülüğünün net olarak anlaşıldığı meşhur hikayeyi anlatmaya başlayalım: baldr, odin'in oğlu, tüm-loki hariç- tanrıların göz bebeği; iyiliğin, barışın ve güzelliğin tanrısı. tanrılar arasında sadece loki, baldr'a karşı büyük bir düşmanlık besliyordu. bunun sebebini anlamak güç; bazıları baldr'ı kıskandığını söyler, bazıları ise kendi doğasına aykırı olan bu tanrıyı "iç güdüsel olarak yok etme isteği" olarak yorumlar.

baldr çoktandır tuhaf tuhaf rüyalardan muzdaripti. bu durum ona kendi ölümünün yakın olduğunu hisettiriyordu. üstüne üstlük bazı rüyaları gerçeğe de dönüşüyordu. odin, bu rüyaların nedenini öğrenmek için ölüler diyarına gider. ölüler arasında çok meşhur bir kadın kâhini yanına çağırır ve o'na bu rüyaların nedenini sorar. kâhin üstü kapalı sözler söylüyordu. odin bir şeyin kendisinden saklandığını fark etti. bunu üzerine çok öfkeli bir şekilde şu soruyu sordu: "ölüler diyarındaki bunca hazırlık ne için?" cevap çarpıcı olur: "baldr'ın gelmesini bekliyoruz. onu en iyi şekilde karşılamamız lazım." odin bu sefer de baldr'ı kimin öldüreceğini sorar. kâhin, baldr'ı kör tanrı hod'un öldüreceğini söyler. odin aasgard'a gelerek durumu anlatır. bunun üzerine baldr'ın annesi frigg; ateşe, hastalıklara, ağaçlara, hayvanlara; kısacası, her bir şeye baldr'a zarar vermemelerini söyler. bu durum diğer tanrıların eğlencesi haline gelir. baldr'ı hedefe koyup ona her türlü silah ile saldırırlar ve yara almadığını gördüklerinde her seferinde hayrete düşüp kahkaha atarlar.

loki bu sihrin bir bug'unu bulmak için kılık değiştirerek frigg'in yanına gider. frigg ile konuşurken şu soruyu da araya sıkıştırır: "baldr'a zarar verebilecek bir şey var mı?" loki'nin sohbetine dalan frigg bir an için ağzından o büyük sırrı kaçırır: "aasgard'ın tepesinde bir ot var: ökseotu. gözüme çok küçük geldi; değmez diye onun yeminini almadım." loki amacına ulaşmıştı. hemem o otu buldu ve o otla bir mızrak yaptı. hedefte olan baldr ile tanrılar savaş talimleri yapıyordu. bunu gören loki hemen kör hod'un yanına yaklaşır ve ona bu işin ne kadar zevkli olduğunu söyler: "çok tuhaf bir sihir. bak herkes deniyor; sen de bir dene, baya şaşıracak ve güleceksin." hod o an gaflete düşer. loki'nin verdiği mızrağı baldr'a atar ve onu bilmeyerek öldürür. bu iyilik timsali tanrının ölümünü gören diğer tanrılar büyük bir hüzne kapılırlar. bilmeyerek yapmış bile olsa hod'u daha yeni doğan vali öldürür. öldürmeden önce de loki'nin bu işte parmağı olduğunu öğrenir. bunun üzerine loki kaçar. uzunca bir süre tanrılar onu arar ve sonunda bulur.

bu büyük kötülüğün cezası acımasız olur: loki'yi üç koca kayaya bağlarlar ve rahatını bozsun diye bir yılanı da üstüne asarlar. yılanın zehri loki'nin vücuduna her değdiğinde, loki şiddetle sarsılır. ki, norslar depremin nedenini buna bağlarlardı.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Konuyu 4 kişi okuyor. (0 üye ve 4 misafir)
 
Seçenekler
Stil




Ticarî amaç gütmeden, maddî bir menfaat elde etmeden internet yayınlarına olanak sağlayan global bir paylaşım ağı olan ForumDenizi, adından ve vasfından da anlaşılabileceği üzere bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumDenizi üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumDenizi üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumDenizi yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.
5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumDenizi üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kuruma verilecektir.