Forum Düzeni
Üye Günlüğü
Üyelerimizin kişisel sayfaları olarak da kullanabilecekleri, günlük tutabilecekleri ve hoşuna giden resim, yazı, video paylaşımlarında bulunabilecekleri bölüm.
Kullanıcı Etiket Listesi

Like Tree97Beğeni(ler)

Seçenekler
Seçenekler
Stil
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute

Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı

06 Temmuz 2019
Alice Seeley Harris'in, Kızının Kesik El ve Ayağına Bakan Adamın Fotoğrafıyla Dünyayı Değiştirmesi
Zamanında kauçuk üretimi için Kongo'yu sömüren Belçika kralı II. Leopold'ün nasıl bir insanlık suçuna imza attığını ortaya çıkaran misyoner Alice Seeley Harris'in hikayesi, fotoğrafın nasıl bir güç olduğunun ilk defa anlaşıldığı hayret verici ve bir o kadar da üzücü bir öykü.

alice seeley harris, kurduğu sömürge imparatorluğuyla 10 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olan belçika kralı ikinci leopold'ün kongo'da yaptığı zulmü fotoğraflayarak bu insanlık suçunun tüm dünya tarafından öğrenilmesini sağlamış olan ingiliz misyonerdir.

alice harris'in dünyayı fotoğraflar aracılığıyla aydınlatması kitlesel iletişim ve medyanın gücünü ortaya koyan en çarpıcı örneklerdendir ve bir ilktir. ilk oluşuyla da dünyayı değiştirdiği söylenebilir.


alice harris 1870 somerset, ingiltere doğumlu. 1898'de john harris ile evlenir ve ardından birlikte misyoner olarak çalışacakları kongo'ya (congo free state) giderler
o dönem kauçuk görece yeni geliştirilmiş ve sanayinin gelişmesiyle müthiş talebi olan bir ürün. kongo ise milyarlarca kauçuk ağacını barındırmasıyla en büyük hammade sağlayıcı ülke konumunda. kauçuk ağaçlardan damla damla edinilen toplanması zahmetli bir madde. kongo'yu sömürgesi haline getirmiş olan leopold ii belçikası ise askerleriyle kongo yerlilerini köle gibi çalıştırmaktadır. çalıştırılan her yerli kendisine atanan günlük kotayı doldurmak zorundadır. kotayı doldurmayanın ölümle ya da işkenceyle karşı karşıya kalması işten bile değildir.

birgün alice harris'in bulunduğu yere elinde ağaç yapraklarına sarılı bir şeyle nsala isimli bir yerli gelir. nsala'nın elindeki yapraklar açıldığında içinden bir çocuğa ait kesik bir ayak ve bir el çıkar. o ayak ve el nsala'nın kızına aittir. anglo-belgian india rubber company (abir/abir congo company) bünyesinde yerlileri kontrol eden nöbetçiler nsala'nın köyüne saldırmış, eşini ve kızını az önce öldürmüştür. nsala bu zulmü anlatabilmek için alice'in yanına gelmiştir. bu korkunç tabloyu gören alice nsala'yı verandaya oturtur, önüne de kızının kesik ayağını ve elini koyar; ardından insanlık tarihinin en ünlü fotoğraflarından biri olacak olan o yürek parçalayan kareyi çeker.



dünyanın taşınabilir ilk fotoğraf makinelerinden biri olan kodak brownie'si ile alice harris, belçikalıların zulmünü belgeleyen onlarca fotoğraf çekmiştir. bu fotoğraflarda çocuk yetişkin demeden elleri ya da bacakları kesilmiş işkenceye uğramış onlarca kişi vardır. leopol ii'nin zulmü on beş yılda on milyondan fazla kongo yerlisinin canını almıştır. bacakları ya da kolları kesilenleri saymıyorum bile. ezcümle insanlık tarihinin en utanç verici, en acımasız dönemlerinden biridir alice harris'in tanık olduğu.


alice'in fotoğrafları dünyaya yayılır
the harris lantern slide show kampanyası ile avrupa ve abd'de duygu yüklü metinler eşliğinde insanlara ulaştırılan fotoğraflar dünya kamuoyunun ve politik çevrelerin dikkatini çekmeyi başarır. kongo'da olanlar bir şok etkisi yaratır. dünya çapında belki de ilk insan hakları kampanya ve girişimleri o dönem başlatılır.

ünlü yazar mark twain de kongo'da yaşananlara karşı harekete geçenlerdendir; twain bu konuda bildiriler kaleme alır o dönem. twain'in 1905'te basılan king leopold's soliloquy (soliloquy=monolog) isimli kitapçığı kongo'da ikinci leopold adına yapılanları konu edinir. kitapçık isminden de anlaşılabileceği üzere ikinci leopold'un ağzından yazılmış leopold'ün bir çeşit kendini "savunmasıdır". savunma derken aslında büyük yazar bu kitapçıkla leopold'ü sıkı bir şekilde eleştirmiştir. eleştirilenler arasında "congo free state"i ilk tanıyanlardan biri olan abd başkanı da vardır.


zira kitapçıkta şöyle cümleler vardır:

"they have told how i planned and prepared my establishment and selected my horde of officials -'pals' and 'pimps' of mine, 'unspeakable belgians' every one- and hoisted my flag, and 'took in' a president of the united states, and got him to be the first to recognize it and salute it."

kitapçıkta leopold'ün fotoğraf makinesinden de "rüşvet yemeyen kodak" (incorruptible kodak) diye bahsettiği yani rüşvet verip susturamadığı tek şey olarak bahsettiği görülür. bu sözler o dönem yeni bir teknoloji olan fotoğraf makinesinin dünyayı geri dönülmez bir şekilde nasıl değiştireceğinin kanıtıdır adeta. fotoğraf makinesi kitlesel iletişim aracı olarak medyayı ve dünyayı değiştirecekti.


alice harris 1970'te yüz yaşındayken hayata gerçek bir kahraman olarak veda eder
kendisi insanlık tarihinin en utanç verici faaliyetlerinden birini dünyaya duyurarak insanlığa büyük bir iyilik yapmıştır. henüz 20. yüzyılın başında çektiği fotoğraflarla ve sömürünün işkencenin katliamın boyutlarını duyurmak için ortaya koyduğu çabayla insan hakları mücadelesinin güçlenmesine ve yayılmasına büyük bir destek olmuştur. yeterince tanınmaması ise biz insanların ayıbıdır.


alice harris fotoğraf koleksiyonundan birkaç örnek

alice harris ve kongolu çocuklar



kongolu işkence mağduru çocuklar 1


Korkunç derecede sarsıcı bir fotoğrafla bitirelim
o belçika ki, 1960'lara kadar siyahları hayvanat bahçelerinde hayvan gibi sergilemiştir.


"Siyah bir kız, 1958'de Belçika'daki insan -hayvanat bahçesi- içerisinde sergileniyor. Beyazlar onu maymunmuşçasına muz ile beslemekte."
avrupa değerleri, azınlık hakları, özgürlük...

kongo barbar, belçika çok medeni, he!

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019


Büyük Diktatör

1940 yapımı bir Charlie Chaplin filmi. İki rolde bulunuyor ve benzeri olduğundan filmin sonlarına doğru Hitlerin yerine geçiyor. Filmde ülke isimleri ve diktatör isimleri benzerleriyle değiştirilmiş. O zamanların şartıyla harika bir film çıkartılmış. Şimdi bazı hareketler bize abartı gelebilir ama böyle bir zulüm yapan diktatör ile böyle dalga geçilirdi. Harika sahneler vardı kesinlikle imdb puanını hak ediyor.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019
Yaptığı Korkunç Katliamlarla Prag Kasabı Olarak da Bilinen Nazi Generali: Reinhard Heydrich
Reinhard Heydrich, Yahudilere karşı gerçekleştirdiği korkunç katliamlar ve planlarla Hitler'in bile gözünü korkutan bir isim olmuş. Özellikle Çekoslavakya'daki görevi boyunca uyguladığı politikalar, acımasızlığın varabileceği en uç noktalardan. Yaşamı kadar ölümüyle de Yahudilere zarar veren Heydrich uğruna, intikam amaçlı on binlerce Yahudi katledilmiş.


1904 yılında doğan heydrich 1,82 boyundaydı. zayıf uzun bir yüze, ince bir burna sahipti. dudakları gergin ve ince, çenesi sert ve kemikliydi ki bütün bu fiziksel özellikler o’nun tipik bir kuzeyli olduğunu göstermektedir.

aslında dörtte bir yahudi kanı taşıyan bu acımasız almanın tam bir ari tipine sahip olması kafasında oluşturduğu idealleri gerçekleştirmek adına büyük şanstı. kendi doğum yılına ait kayıtlar tahrif edilmiş olduğu halde, daha sonra büyükannesinin sarah adında yahudi bir kadın olduğu belirlenmiştir. buna rağmen heydrich’in tarihin gördüğü en insafsız ve en gaddar yahudi düşmanı olması kesinlikle korkunç bir tezattır.

eski bir bahriye subayı olan heydrich, alman deniz kuvvetleri’nden haysiyet divanı ile atılmasına rağmen hiç üzülmedi çünkü naziler arasında hızla ve kolaylıkla yükselebileceğini kestirebiliyordu. işine bağlı ve örgütleyici bir adam, zeki ve acımasız bir katildi. gün gelip oklar kendini gösterdiğinde, heydrich hitler’in çılgın imparatorluğu için bulunmaz bir nimet olacaktı.

kendisini ilk keşfeden himmler onu kendi hizmetine aldı ve kendisi ilk iş olarak gizli bir haber alma servisi kurmakla görevlendirildi
hitler’i bile korkutan sd böylelikle kurul
muş oldu. zaten daha sonra hangi konuma gelecek olursa olsun sd’yi hiç bırakmayacaktı.

insan hamuruyla yoğrulmamış olan bu cani işkence ve şantajı, günlük sıradan bir iş haline getirmişti. 1934’de partinin sosyalist kanadını oluşturan ernst roehm ve ekibinin öldürüldüğü gece himmler ve goering ile birlikte kurbanların listesini hazırlamıştı.

himmler’in yardımcısı olarak sivrildiğinde, gestapo, gizli polis, arşivler ve istihbarat, kısaca rsha olarak bilinen tüm polis örgütü, terör örgütü de denebilir, himmler’in sağ kolu olarak o’nun emrindeydi, ki 6.000.000 yahudi’nin yok edilmesini sağlayan da bu örgüttü.

ancak tutkularını saklamayı çok iyi bilen heydrich’in acelesi yoktu. nazi yöneticilerin en gençlerinden olmakla beraber, en çok korkulanlarından biriydi. buna rağmen heydrich şeflerinin gerisinde sıra beklemeyi daima bilmişti.

uzun yıllar boyu emrinde çalışan ve ileride alman gizli polisi’nin şefliğine getirilecek olan walter schellenburg’un ifadesiyle, reinhard heydrich nazi rejiminin ekseni ve siyaset adamlarının gerçek efendisiydi.

hatta kendisinden “demir yürekli adam” diye söz eden hitler ve bir üst şefi olan himmler’i bile zaman zaman ürküttüğü bilinmekteydi.

bunlara rağmen reinhard heydrich nazi imparatorluğu’nun kaos ve korku dolu dünyasında bulunduğu süre içerisinde gönencinin doruğuna 1941 yılının eylül ayında ulaştı.


Adolf Hitler ve sağ tarafında Reinhard Heydrich

1939’da almanlarca işgal edilen çekoslovakya alman reich’ine karşı uzak duruyor ve nazi’lerle işbirliğine pek yanaşmıyordu. ülkede üretim seviyesi düşüktü, asayiş bir türlü sağlanamamıştı. hatta öğrenciler protesto yürüyüşlerinde bulunmaya bile cüret edebiliyorlardı. kukla hükümet ise bu olayları bir türlü dizginleyemiyor ve eli kolu bağlı kalıyordu. kısacası çekoslovakya kendisinden beklenildiği gibi bir uydu devlet olmuyordu.

bunun üzerine reichprotektör baron von neurath bozulan sağlığını gerekçe göstererek 27 eylül 1941’de istifa ettiğinde yerine, bohemya ve moravya protektörülüğüne reinhard heydrich getirildi. misyonu asi çekoslovakya’yı nazi dünyasının içine çekmekti.


heydrich göreve gelir gelmez kıyıcı yüzünü çeklere göstermekten hiç çekinmedi
kendisine sunulan listedeki, reich ile işbirliği yapmayı reddeden ve hapiste olan asker – sivil çek ileri gelenlerinin idam edilmesini emrederek işe başladı. daha da korkuncu ölülerin küllerini kutulara koydurdu ve üzerlerine infaz tarihi ve saatini yazdırarak ailelerine gönderdi. heydrich bu arada prag kasabı unvanını alıyor ve bu ismi hak etmek için elinden geleni ardına koymuyordu. yeni idam listeleri hazırlanıyor ve infazlar sürüyordu.

baskı ile direnenleri sindirmeyi başardıktan sonra işbirliği için insanlara teşvikler ve şirinlikler sunmaya başladı. üretimi artırmayı kafasına koyan heydrich işe tamamen maddi yolarla çözüm bulmaya kararlıydı. işçilere biraz daha fazla ter dökmeleri karşılığında daha iyi ücret ve daha iyi beslenme vaat ederek işe başladı. hatta bununla da yetinmeyerek, başarılı işçilere zamanında çek zengin ve aristokratlarının tatillerini geçirdiği otellerde aileleri ile tatil imkanı sunacağını söyledi. böylelikle 1 ay gibi kısa bir sürede özellikle savaş araç gereçleri üreten fabrikalarda büyük üretim artışları görülmeye başlandı.

bu arada heydrich’in gelişinden son derece memnun olan kukla hükümet elinden gelen tümü imkanları seferber ediyordu. prag radyosu’ndan her gün şu tip haberleri duymak mümkündü:

heydrich işçilerin dostu! heydrich ve eşi bu akşam prag’da yapılacak bir mozart festivaline katılacaklar. heydrich’e gelen sadakat mektuplarından bazıları vs. vs.


bunlarla beraber heydrich asıl bombayı ağzından çıkardı
çekoslavakya alman reich’i içinde bir otonomiyi hak ediyordu. bu kısaca şu demekti, eğer çekler uslu dururlarsa almanya’ya bağlı olmak kaydıyla kendi özerk yönetimlerine sahip olacaklardı, kendi ordularına sahip olacaklardı tabii ki almanya adına cepheye sürülmek kaydıyla.

böylece çekler direnmezlerse dost bir el altında özgürce yaşayacaklarını düşünerek günbegün nazilerin tarafına kaymaya başladılar. tabii ki sırtlarında okşayarak gezinen el, gerektiğinde gırtlaklarını sıkmaktan çekinmeyecekti.

bu gelişmeler üzerine müttefikler ve ingiltere’de yaşayan sürgünde çek ordusu’nun üst düzey komutanları, ki bu subay ve gönüllü askerler 1939’da fransa’da kurulan yeni çek ordusu’nu oluşturuyorlardı, ülkelerinin daha fazla direnemeyeceklerini anladıklarında tek bir şeye karar verdiler: heydrich ortadan kaldırılmalıydı.

bu nedenle biri slovak diğeri moravyalı iki çek paraşütçüsü jan kubis ve josef gabchik görevlendirilerek çekoslavakya’ya indirildi.

hayatının bütün kısmını oluşturan şantaj ve entrikalara alışkın olan heydrich her an tetik duruyor ve aşılması çok zor, sağlam güvenlik tedbirleri ile kendini korumayı biliyordu. buna rağmen ss’ler kendilerine fazlaca güveniyor, çekoslovakya’da bırakın kendilerine saldıracak, yüce şeflerinden birini öldürmeye teşebbüs edecek birilerinin bulunabileceğini akıllarına bile getirmiyorlardı.

işte böyle bir ortamda 27 mayıs 1942 günü reinhard heydrich prag’daki kıtasından havalanacak uçakla berlin’e führer’i ile buluşmaya gitmek üzere, prag’a 20 km uzaklıkta bir köyde bulunan şatosundan ayrıldı.

yola çıkmadan önce 10 yıllık eşi inga heydrich ile vedalaştı. inga heydrich uzun boylu, güzel, şahane bir sarışındı. tutkulu ss subayları için iyi ailelerden ve ari soydan gelen kadınlarla mutlu evlilikler yapmaları şarttı.

her ne kadar haysiyet divanı ile ordudan atılacak kadar hovarda da olsa halk heydrich’lerin mutlu bir evliliği paylaştığını düşünüyordu. tıpkı aile dostlarının heydrich gibi bir caniyi bir müzisyen olarak düşünmeleri gibi. evet reinhard heydrich iyi bir violonistti. ara sıra müzisyen arkadaşları ile bir araya gelerek oda müziği yapmaya bayılırdı. tarihin gördüğü en büyük katillerden biri olmasının yanı sıra bu ikili kişiliği ile de psikiyatrlar için de eşsiz bir numuneydi.

işte 27 mayıs günü şatosundan ayrılan heydrich, jan kubis ve josef gabchik’in saldırısına uğradı ve aracına atılan el bombasının yakınında patlaması sonucu yaralanarak hastaneye kaldırıldı.


Reinhard Heydrich'in yaralandığı araba

aynı gün çekoslovakya’ya gelen reich’in en ünlü doktorlarının özenli tedavilerine rağmen 4 haziran 1942 günü reinhard heydrich öldü. patlama esnasında etrafa saçılarak dalak, göğüs ve diyafram bölgesinden vücuduna giren bitki lifleri, metal ve kumaş parçacıkları prag kasabı’nın vücudunda onulmaz yaralar açmıştı ve bu yaralar o’nun hastaneye yattığı 27 mayıs’tan 4 haziran’a kadar kendi kurbanları gibi inim inim inleyerek ölmesine neden olmuştur. ne mutlu ki, uzmanlık alanı olan işkence, şantaj, zulüm, entrika ve her türlü pislik her yaraya merhem olmamaktadır.


heydrich’in ölümüyle ss’ler kana susamış ve suikastla ilgisi olsun olmasın binlerce kişiyi asmış veya kurşuna dizmiştir
kukla çek hükümeti son noktasına kadar alçalarak bir limana reinhard heydrich adını vermiştir. hatta eğitim bakanı ölümler ve infazlar hakkında prag radyosu’ndan şu demeci vermiştir:

“yabancı ajanlar tarafından işlenen cinayet, ulusal varlığımızı tehlikeye atmıştır. tabii ki 7.000.000 çekoslovak ahalisinin kurtulması için 7.000 kişinin ölmesi adildir. “

bu demeçlerin ardından lidice adlı bir çek köyü suikasti desteklediği gerekçesiyle haritadan silinmiştir. öyle ki köy basılmış, erkekler anında kurşuna dizilmiş, kadınlar ve çocuklar toplama kampına gönderilmiş, binalar, evler dozerlerle yıkılmıştır. hatta gece vardiyasından dönen işçiler beklenmiş, köye adım attıkları anda kurşuna dizilmişlerdir, ormana kaçan bir işçinin başına ödül konulmuş yakalanıp öldürülmüştür. hastanede tedavi görmekte olan son lidice'li ise ekim ayında taburcu olur olmaz vurularak öldürülmüştür.


Katliamın ardından Lidice köyü

heydrich’i öldüren çek suikastçiler jan kubis ve josef gabhcik ise kendileri gibi ingiltere’den gelen beş paraşütçü ile birlikte prag’da bir kilisede saklanırken 18 haziran günü şafağında, ss’ler tarafından kuşatma altına alınmıştır. çek tarihinin en büyük yiğitliğini gösteren bu gençler direnerek ölü ele geçirilmişlerdir. ne acıdır ki sadece biri el bombası ile öldürülebilmiş, diğerleri cephanelerinin son kurşunlarını şakaklarına sıkmışlardır.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019
Londralılara Uzun Yıllar Boyunca Türlü Rezillik Yaşatan Bozuk Kanalizasyon Sistemi
Şimdilerde güzelliğiyle birçok kişiyi cezbeden Londra, bir zamanlar kokudan ve pislikten yaşanamayacak durumdaymış.


foseptik sistemi uzun süre çalışmayan bir şehirdir londra. ingilizce kanalizasyon (sewer) kelimesi "seaward" manasına gelmektedir. o zamanlarki londra'nın kanalizasyon sistemi thames nehrine doğru eğimli bir şekilde giden açık kanallardan ibaretti (dolayısı ile denize doğru akan). bu kanallar devamlı olarak pislik vs. ile tıkanır ve açık oldukları için her yeri bok basardı. bütün şehir iğrenç kokardı o zamanlar.

bu yüzden 1500'lerin sonlarında 8. henry, "herkes kendi evinden geçen kanalizasyonun temizliğinden sorumlu olacak ulan" diye bir fetva yayınladı ve bu kanunu uygulasın diye de bir komisyon kurdu (comission of sewers). ama komisyona bir ödenek bağlamadığı için komisyon bir türlü çalışmadı. 1622'de bu kanuna uymayanlara ceza kesip de kendi parasını kazanmayı akıl edene dek tabii, ondan sonra da canavar gibi çalışmaya başladılar. komisyonun her gün yaptığı bütün aktiviteler yazılı olarak tutulmuştur, bu yüzden taa o zamanlardan kalan bokların hesabını verebilir ingilizler. bu kayıtlar 250 yıllık bir insanlık sefaletini ortaya koymaktadır.


18. yy'a gelindiğinde londra'da her evin altında bir foseptik tankı bulunmaktaydı (çukur mahiyetinde). en güzel malikanede bile evin içerisinde inanılmaz bir bok kokusu hakimdi. evlerdeki kokular geçsin diye türlü şaklabanlık yapan londralılar sayesinde evlerin içerisindeki bok kokusu, sokaklardaki at pisliği ve çöp kokusundan daha da kötü bir hal almıştı. burunları bu fena kokulara alışan londralılar için asıl tehlike ise geceleri şehre çöken kömür dumanı ve endüstriyel mekanlardan çıkan sülfür gazından oluşan "gece havası" (night air) idi. gece güneş battıktan sonra millet camini penceresini hava geçirmeyecek bir şekilde kapatırdı bu melun şehirde. keza o zamanlar bütün aile fertlerinin ya da sokakta yürüyenlerin esrarengiz bir şekilde sabaha havasızlıktan boğulmuş olarak bulunmaları çok sık karşılaşılan durumlardı. ölümlerin ve sakat kalmaların büyük çoğunluğu hidrojen sülfat solumaktan veya oksijensizlikten ya da metan solumaktan gelmekteydi yine bu zamanlarda londinium'da.

pek çok evde "gece toprağı" (night soil) adı verilen ve sabaha karşı bahçeden toplanan toprak, gübre olarak satılır ve para ederdi. evlerin altındaki bu foseptik çukurları devamlı olarak temizlenmek durumundaydı ve bu temizlikte genelde çocuklar kullanılırdı çünkü dar ve sıkışmış aralıklardan geçip elleri ile pislikleri temizlemek zorundaydılar. 12 ocak 1849 tarihli bu kanalizasyon komisyonunda tutulan bir kayıtta şu satırlar yer almaktadır "... havadaki koku tasvir edilemeyecek bir korkunçluktaydı. hava o kadar kötüydü ki patlamalar ve karbonik asit oranı inanılmazdı. neredeyse bütün bir grup temizlikçiyi karbonik asit zehirlenmesinde kaybediyorduk. grubun son elemanı sırt üstü kendini kaybetmiş bir şekilde, iki ayak (~50 cm) bokun içerisinden sürüklenerek çıkartılabildi ancak ...".


bu tip olaylar yüzünden kanalizasyon komisyonu bir genelge yayınladı ve şöyle dedi: "bundan sonra içerisine yetişkin bir adamın giremeyeceği kadar küçük foseptik çukuru açmayacaksınız kardeşim". ve londra işte böyle bir şehirdi. sonra harry potter geldi.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019
1952'de Londra'da 12 Bin Kişinin Ölümüne Yol Açan Korkunç Doğa Olayı: Öldüren Sis
Dünya tarihinin gördüğü en büyük felaketlerden biri.


literature the killer fog olarak gecmistir.

bahsi gecen yilda londra’da oturanlar ısınmak icin her zamankinden daha fazla miktarda komur yakmisti. yine ayni donemde elektrikli tramvaylar kaldirilmis, yerine benzin ve mazotla calisan binlerce otobus alinmisti. butun bunlara ruzgar akisinin azligi da eklenince ciddi bir hava kirliligi meydana geldi.


sehrin ustunu dumanlı sis bulutu kapladi ve bir haftadan fazla kaldi. yuksek ozon seviyesi kalp atislarında duzensizliklere sebep oldu; nefes alma guclugu yuzunden pek cok kisi hastanelere basvurdu.

ilk gun 135 olan olu sayisi ikinci gun 500’e cikti. ve uc hafta boyunca gunluk olu sayisi 200 kisinin altina dusmedi.


ingiliz hukumeti baslangicta olumlerin kirlilik yuzunden meydana geldiğini kabul etmek istemedi; ancak halkin baskisi ve bilimsel delillerin ortaya cikmasi sonucu hava kirliligi konusunda ciddi onlemler almak zorunda kaldi.

bu olay tum dunyanin hava kirliligine bakis acisini degistirdi. o gune kadar insanlar hava kirliligi ile oyle ya da boyle yasamaya alismis ve kabullenmisti.


To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019
Uçuş Ekibinin İnanılmaz Hatasıyla Meydana Gelen 19 Eylül 1976 Isparta Uçak Kazası
19 Eylül 1976'da THY'nin İstanbul - Antalya seferini yapmakta olan Boeing 727 tipi "Antalya" yolcu uçağı, Isparta'da düştü. 154 kişinin hayatını kaybettiği feci kaza nasıl meydana geldi?


takvimler, 19 eylül 1976'yı göstermekte
thy’nin, tc-jbh çağrı kodlu, filoya katılalı daha henüz iki senesi dolmamış, yakışıklı boeing 727/2f2, antalya tayyaresi, yeşilköy havaalanı, eski terminal binası üzerindeki uçuş kulesinin tam önünde park halinde istanbul-antalya seferine hazırlanmakta, saatler gece 22.45 sıralarını göstermektedir.

tesadüf ya; o yıllarda yeşilköy kulede görev yapan hava trafikçi yakın akrabam, korhan akşit de o gece kulede nöbetçi ve nöbetini tamamlamak üzeredir. rahmetli celal topçuoğlu kaptan, korhan abinin kulede nöbetçi olduğunu fark eder etmez, yakın dostlukları münasebetiyle, “ korhan, hadi gel, seninle bir antalya yapıp dönelim,” der ve korhan’ı, kokpite davet eder. korhan, aldığı bu davet üzerine nöbeti arkadaşına devrederek, kule merdivenlerini dörder beşer, atlayıp koşar adımlarla aşağıya inerek park halindeki tayyareye geçer ve doğruca kokpite yönelir. yönelmeye, yönelir ama, birde ne görsün? kokpit’teki misafir koltuğunda bir şahıs oturmaktadır. merhabalaşma ve kısa süren diyaloğun ardından bu kişinin, yeşilköy dış hatlar terminalinde görevli bir gümrük muayene memuru olduğu anlaşılır. korhan, her ne kadar kaptanın misafiri olduğunu, birlikte antalya’ya gideceklerini söylese de muayene memuru, antalya havaalanı, dış hatlar terminalindeki gümrüklü yolcularda yığılma olması nedeniyle geçici görevle acil olarak antalya’ya çağırıldığını, yolcu kabininin full dolu olması nedeniyle oturacak yer bulamadığı ve başka bir alternatifi olmadığı için kokpite girdiğini söyler. bunun üzerine korhan, yapacak bir şey olmadığını anlayıp kokpitten çıkarak tayyareyi ön kapıdan tam terk etmeye hazırlandığı sırada, rahmetli topçuoğlu kaptan ile karşılaşır uçağın merdivenlerinde.

topçuoğlu kaptan sorar, “ hayırdır nereye gidiyorsun korhan?..” diye. korhan abi, bu soru üzerine, içeride oturacak yer olmadığını, kokpitte, acil antalya’ya gitmek durumunda olan bir gümrük muayene memurunun oturduğunu söyler. rahmetli topçuoğlu kaptan, bu cevap karşısında hiddetlenir ve “kimmiş o, kime sormuşlar, kimden müsaade almışlar da kokpite girmişler?..” diyerek, hemen korhan’ın koluna girer ve tekrar tayyareye sokar. birlikte kokpite geçerler, akabinde de kaptan, kokpitteki muayene memurunu emrivaki ve usulsüz bu davranışından dolayı azarlar… ancak zavallı muayene memuru, ecelin kapısını çalmakta olduğunun farkında olmadan, aynı mazereti yineler topçuoğlu kaptana. aslında korhan abi hariç, hiç kimse farkında değildir, o pazar gününün ürpertici gece karanlığında ölüm yolculuğuna çıkıldığının. topçuoğlu kaptan, her ne kadar söylense de o da anlamıştır artık yapılacak bir şey olmadığını ve istemeye istemeye rıza göstermiştir bu davetsiz misafirin onlarla birlikte ömrünün sonuna doğru ecele uçmasına… son olarak, rahmetli topçuoğlu kaptan, korhan’a dönerek, “ söz sana, bir dahaki sefere seni avrupa’ya götüreceğim, hadi çık yukarıya, bizi sen kaldır,” der ve orada vedalaşırlar. o geceki görüşmede son görüşmeleri olur zaten. korhan, kaptanın bu ricasını derhal yerine getirir ve tekrar kuleye çıkarak tayyareye kalkış müsaadesini verir. kalkış müsaadesi alan tc-jbh,(tango, charlie - julliet, bravo, hotel) uçuşla ilgili tüm prosedürleri tamamlayarak kalkış için yeşilköy rwy 06-24’e (sıfıraltı-ikidört pisti) yönelir ve kalkışını tamamlayarak gözden kaybolur.

buraya kadarki kısım, hikayenin birinci bölümüydü.


gelelim ikinci ve son bölüme
korhan abinin anlattığına göre, kalkış sonrası, topçuğlu kaptan ile tayyarenin frekanstan çıktığı, yalova’ya kadar ara, ara sohbet etmişler. orta yaşta olanlar iyi hatırlar; 70’li yıllardaki trt döneminde televizyonda bir boya reklamı vardı, “merbolin boyacının aşkı,” diye. bu reklamda, balıkçı teknesi içinde rol alan ve reklam müziğine eşlik edip şarkı söyleyen manken de, rahmetli topçuoğlu kaptanın kızıdır… o gece kalkıştan sonraki sohbette kaptan, kızının manken olması, televizyon reklamlarında oynamasından hoşnut olmadığı, ama kızına bir türlü söz geçiremediğinden yakınmıştır korhan’a, kızımla başım dertte diyerek… bu ayrıntıyı da, anlatmadan geçmek istemedim.

neyse, biz tekrar işin uçuş faslına dönelim. o gece uçağı, antalya’da teslim alacak bir de görevsiz pas ekip bulunmaktadır tayyarede. pas ekipteki kaptanlar ve uçuş mühendisi, (boeing 707,727 ve dc-10’larda pilotlara ilaveten birde uçuş mühendisi bulunurdu kokpitte.) haliyle topçuoğlu kaptanın arkadaşları olduğu için kalkıştan bir süre sonra kaptan, idareyi mesul kaptan sacit soğangöz’e, yani ikinci kaptana (f/o) bırakıp, (o yıllarda ikinci kaptanlara mesul kaptan denilirdi.) kısa bir süreliğine arkadaşlarının yanına, arka tarafa geçer. işte ne olduysa, bu dakikalardan itibaren olanlar olmaya, ecel ağlarını örmeye başlar... yerel saatle 23.11’de, yani kalkıştan tam 26 dakika sonra soğangöz kaptan, çok enteresan ve anlaşılamayan bir sebeple, daha henüz isparta semalarındayken antalya kuleyle temasa geçerek, antalya pist ışıklarını gördüğünü rapor edip, rwy 36 pist için direk yaklaşma talebinde bulunur ve akabinde de kulenin izni olmadan alışkanlık sonucu alçalmayı başlatır.

antalya kule, “ nereye alçalıyorsunuz? daha ….. dakikalık yolunuz var, sizi radarda da çıplak gözle de göremiyoruz bu bölgede!..” diyerek müdahalede bulunsa da. soğangöz kaptan, esenboğa da dahil olmak üzere, antalya kulenin tüm uyarı ve müdahalelerini, cvr, (cocpit voice recorder) / kara kutu kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla, “size mi inanayım, gözüme mi?..” diyerek dikkate almayıp, kuleyi de bir güzel fırçalayarak kendisini, mürettebatını ve yolcularını ölüme götüren dönüşü olmayan yoldaki tehlikeli alçalışına ısrarla devam eder. yolu ısparta’dan geçenler iyi bilir, ısparta’da bulunan askeri birliğin hemen yanında, 4.000 metre uzunluğunda bir bulvar bulunmaktadır. bulvar, sağlı sollu, düzenli bir biçimde aydınlatıldığı ve hava yoluyla ısparta’ya yaklaşırken üzerinden geçildiği için, 4 km uzunluğundaki ısparta bulvarı’nın ışıklarını soğangöz kaptan, uzaktan pist ışıkları olarak algılamış ve güllü mahallesi üzerine 150 metre irtifaya kadar tehlikeli alçalışına devam etmiştir.

bu sırada yolcu kabininde bulunan ve erken alçalmayı fark eden topçuoğlu kaptan, derhal kokpite geçip duruma müdahale etse de karayoluna inildiği (cvr: “aaaaa, pistte kamyonlar, arabalar var!..) ve dağlar fark edildiğinde artık çok geç kalınmıştır. topçuğlu kaptanın acil tırmanışa geçip irtifa kazanmak için pratt & whitney jt8d-15 motorlara yırtarcasına verdiği tam takat, tayyarenin kargo, yolcu ve yakıt yükünün full seviyede olmasından dolayı işe yaramamış ve tayyare, içine girdiği vadinin sağ yamacına, sağ kanadından çarparak, çarpmanın şiddetiyle, vadinin sol tarafına doğru fırlayıp, karatepe olarak bilinen dağa çarparak parçalanmış ve talihsiz kazada 8’i mürettebat olmak üzere 154 kişi, feci şekilde hayatını kaybetmiştir.

bu kaza, ifr (instrument flight rules), yani alet uçuşu yapan boeing 727, thy tayyaresinin, aynı şartlarda devam etmesi gerekirken görevli uçuş ekibinin inanılmaz hatasıyla, vfr (visual flight rules) şartlarda, görerek devam etmesi ve yaklaşması sonucunda meydana gelmiştir. antalya havalimanı’na rwy36 (üç-altı pisti) yaklaşımı, dağları geçer geçmez, alçalmayı gerektiren ve çok az kullanılan bir şekildir. rwy32’nin bitiminde başlayan karanlık deniz ile ısparta şehrinin hemen arkasında başlayan karanlık dağ yapısı kanımca pilotu/pilotları yanılgıya sürüklemiş , ısparta şehrinin hemen arkasındaki karanlığın önündeki ışıklar ise rwy36 pist ışıkları olarak algılanmıştır. kazaya uçuş aletlerinin pilotu/pilotları yanıltan katkıları ya da pilotun/pilotların tayyareyi farklı bir vor’a (veryhigh omnidirectional range) yanlışlıkla bağlamış olmaları da etken olmuş olabilir tabii ki. bu da ayrı bir araştırma sebebidir…

yazar: firuz altıngöz

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019


İlk Gün

Denzel Washington kaliteli bir aktör. Filmlerini genelde beğenirim burada güzel iş çıkarmış. Filmde böyle bir polis nasıl olur ? Herhalde ilerleyen sahnelerde iyiye gidecek diye düşünüyor insan. E sonunun böyle aksiyonlu olacağını tahmin etmemiştim. Harika bir filmdi. Denzel Washington'un harika oyunculuğuyla. Diğer polis yakışmamış bu filme ama olsun.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019


Geleceğe Dönüş 1

Çok uzun zaman oldu izlememiştim. İlk defa alt yazılı izledim birde. Keyifliydi. Özellikle zenci garsona gelecekte belediye başkanı olacağını söylediği sahne etkileyiciydi. Filmin başlarında ilerleyen bölümlerde işe yarayacak ipucu bırakıyorlar. Normalde filmlerde daha az olurdu ama burada daha fazlaca yapmışlar. Annesi ile neredeyse işi pişirecek olması da harbi enteresan bir sahnelerdi. İzlemeyen yoktur herhalde ama efsaneyi izlemek gerek

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019


Ratatuy

Animasyonları çok sık izlemem ama izlediğim zamanda çok hayran kalırım. Eğlenceli ve güldürücü oluyorlar. Çizgi filmlerden gördüğümüz kadarıyla hiç bir şey imkansız değildir. Onun için bundaki mantık hatasını eleştirmeye ve bahsetmeye lüzum görmüyorum. Herkes yemek elbette yapabilir!
Gece bunu beğendin

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 48
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
06 Temmuz 2019
Marvel'ın Gerçek Hayattaki Süper Kahramanı Stan Lee, 95 Yaşında Hayata Gözlerini Yumdu

Örümcek Adam, X-Men, Thor, Demir Adam, Kara Panter ve The Fantastic Four gibi karakterlerin yaratıcısı ve sorumlusu, editör ve yayıncı Stan Lee hayatını kaybetti.
Marvel Comics'in efsanevi yazarı, editörü ve yayıncısı olan ve fantastik karakterleri seven milyonlarca insanın gerçek hayattaki süper kahramanı Stan Lee, 95 yaşında hayata veda etti.

1939'da iş hayatına başlayan ve Kara Panter, Örümcek Adam, X-Men, Mighty Thor, Demir Adam, The Fantastic Four, The Incredible Hulk, Daredevil, Ant-Man ve diğer karakterleri yaratan Lee, bugün Los Angeles'taki Cedars-Sinai Tıp Merkezi'nde yaşamını yitirdi.


Lee'nin son birkaç yılı biraz çalkantılı geçti. Temmuz 2017'de 69 yaşında vefat eden karısı Joan'ın ölümünden sonra Lee, 2001 yılında film, TV ve video oyun özellikleri geliştirmek için kurduğu bir şirket olan POW!'un yöneticilerine 1 milyar dolarlık dolandırma suçu için dava açtı. Ayrıca çalışmalarını yürüttüğü eski iş idarecisine de dava açarak çalışmalarını kısıtladı. Ve Haziran 2018'de, Los Angeles Polis Departmanı'nın kendisine yönelik büyük taciz raporlarını araştırdığı ortaya çıktı.

Jack Kirby, Steve Ditko ve diğer yazarlarla iş birliği yapan Lee, Marvel'ı küçük bir girişimden, dünyanın bir numaralı çizgi romanı ve daha sonra da lider multimedya devi haline getirdi. 2009 yılında, Walt Disney Co., 4 milyar dolar karşılığında Marvel Entertainment'ı satın alarak dünyanın en çok izlenen süper kahramanlarını bünyesine kattı.


Manhattan doğumlu Lee, Marvel'ın dizilerinin ve gazete serilerinin çoğunun sanat yönetmenliğini ve editörlüğünü yaptı. Ayrıca, “Excelsior!” İmzasıyla aylık çizgi romanlar yayınladı. Lee, sanatçı-yazar Kirby ile The Fantastic Four, Hulk, Iron Man, Thor, Silver Surfer ve X-Men filmlerinde birlikte çalıştı ve sanatçı-yazar Ditko ile, Örümcek Adam ve Doktor Strange efsanelerini yarattı. Fakat bu tür iş birliklikleri yapmak bazı sorunları da beraberinde getirdi. Lee ve Ditko'nun acımasız kavgalar ettiği ve her ikisinin de Örümcek Adam filmleri ve TV şovları için kredi anlaşmazlıkları yaşadığı ortaya çıktı.

Lee, 1998'de İnternet tabanlı Stan Lee Media'yı kurdu ve süper kahraman oluşturma, üretim ve pazarlama stüdyosunu bir yıl sonra halka açtı. Ancak araştırmacılar, ortakları tarafından yasa dışı stok manipülasyonu ortaya çıkardıklarında, şirket 2001 yılında iflas koruması istedi. 2002 yılında kendi otobiyografi kitabını yayınlayan Lee, 95 yaşında hayata gözlerini yumdu. Geriye ise milyonlarca kişi tarafından benimsenen süper kahramanları bıraktı.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Konuyu 3 kişi okuyor. (0 üye ve 3 misafir)
 
Seçenekler
Stil




Ticarî amaç gütmeden, maddî bir menfaat elde etmeden internet yayınlarına olanak sağlayan global bir paylaşım ağı olan ForumDenizi, adından ve vasfından da anlaşılabileceği üzere bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumDenizi üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumDenizi üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumDenizi yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.
5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumDenizi üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kuruma verilecektir.