Adını koyamadığım berbat bir hisle ve yorgun uyanıyorum uzun süredir.
Çıkayım belki keyfim yerine gelir diye olabildiğince çabuk dışarı atıyorum kendimi.
Olmuyor.
Akşam olsun da diyorum, belki bir şeyler düzelir.
Oysa akşamları genelde işler daha kötüye gider farkındayım. Akşam olduğunda geceyi bekliyorum çaresiz.
Gün bitiyor.
Hadi yatayım da belki sabah güzel uyanırım diye gömülüyorum yatağa.
Günün en güzel anı da o an oluyor.
Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bile bile gelecek güne dair umut beslemek...
Umut bile değil hatta, basit ve masum bir temenni.
Kendimi iyi hissederek uyanma temennisi.
Olmayacağını bile bile... Üstelik Nietzsche'nin sözü hep kulaklarımdayken; "Kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü işkenceyi uzatır!" Uzayıp gidiyor işkence ve adına yaşamak diyoruz.
Yaşamak...