Merhaba!
Benim bilmem kaçıncı günlüğüm, yakın zamanın ilk günlüğü.
Böyle sanal günlükler tuta tuta anıları canlı tutuyordum bir zamanlar, sonra yavaş yavaş anıları yazmayı bıraktım.
Belki de unutmak istediklerim hatırlamak istediklerimden daha çok olmuştur o süreçte.
Yazmayı bıraktıkça her şeyden kopuyor bence insan.
Birçok şey sadece o anda kalıyor, sonra neyi ne zaman yaşadığını bile hatırlayamayacak duruma geliyorsun.
Oturdum düşündüm ve yeniden bir şeyler yazasım geldi.
Galiba kendimi en huzurlu hissettiğim yer ellerimin klavyenin üzerinde hunharca çalışabildiği o yer. Yani herhangi bir yer!
Kalem tutup parmaklarım yamulana, sızlayana kadar yazabileceğim bir defter de mutlu ederdi elbet, hemen defterler isyan etmesin. Sırasını beklesin.
Uzun uzun bir sürü şey yazmak istiyorum da şu an neresinden başlayacağımı bilmiyorum. Yakın zamandaki yıkımdan mı başlasam aklımı karıştıran geçmiş zaman yorgunluklarından mı? Yok böyle olmayacak, girişi kısa tutup sonra dökülmeliyim belki de.
Hissettiklerimin hala beni boğuyor olduğunu yeniden hatırladım. -20 derecede çırılçıplak sokakta yürümek bile bazı şeylerden daha mantıklı ve mantığımın almadığını kalbime de anlatamıyorum.
İkisinin anlayamadığı şeyi de şu an yazamıyorum. Delilik!
O zaman şimdi buradan çıkayım.
Fonda The Rasmus - Wonderman çalıyor. Başlangıcımız bununla olsun.
Senin adını yıllar önce yazmıştım bir yerde ama geçerliliği sonsuz olan bir şekilde yazmıştım.
Yine bir şeyler eskiyor ve yine eksilmeye devam ediyoruz.
Teşekkürler dünya!
Sen bizi kırmaya devam etsen de biz pencereden yansıyan gün ışıklarında çiçekler büyüteceğiz,
çiçekler kurutacağız
ama çiçekten vazgeçmeyeceğiz.''this my, my story
i'm not out of glory''
Ufak not: İyi niyetli bir rica olarak algılayacağınızı düşünerek günlüğüme benden başka kimsenin
yazmamasını rica ediyorum. Halka açık olsa da
kendi içinde kapalı kalmasını çok isterim.
Teşekkürler
