Forum Düzeni
Üye Günlüğü
Üyelerimizin kişisel sayfaları olarak da kullanabilecekleri, günlük tutabilecekleri ve hoşuna giden resim, yazı, video paylaşımlarında bulunabilecekleri bölüm.
Kullanıcı Etiket Listesi

Like Tree97Beğeni(ler)

Seçenekler
Seçenekler
Stil
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute

Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı

23 Temmuz 2019
Akşama La casa de papel'in yeni sezonuna mı başlasam yoksa film mi izlesem..Bilemedim.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
23 Temmuz 2019
Bu dizinin en güzel yanı bizi böyle güldürmeleriydi


To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
23 Temmuz 2019
ABD'nin, Vietnamlıları Gıda Kaynaklarından Mahrum Etmek İçin Ürettiği Tarım İlacı: Agent Blue
1955 ile 1975 yılları arasında yapılan Vietnam Savaşı sırasında Amerikalılar, Vietnamlıları gıda kaynaklarından mahrum bırakmak için ilginç bir madde üretmişler.


bir tahıl bir devleti ne kadar delirtebilir?

agent blue bu sorunun en net cevaplarından birini oluşturuyor. sentezlenmesi ve üretiminin de tek nedeni de pirinç hasadının yokedilmesi.

amerikalılar güneydoğu asya'da bir askeri harekata girişmeden evvel ta 1962'de olası bir komünist karşı harekatında yiyecek stoklarının hedef alınmasının altını özellikle çizmiştir. zaten nizami çatışan bir düşmana karşı bu anti lojistik operasyonlar barbar conan devrinden beri var ancak düşman gerilla taktiklerine dayanıyorsa yiyeceği kesmek listelerde daha da bir üst sıraya geliyor. düşman ordusunun yeterince beslenememesi geniş toprak parçalarının savaşmadan alınabilmesine olanak sağladığı için bu böyle. tarihte de hep böyie olmuş yani, büyük iskender pers hasadını, romalılar cermen hasadını, alanlar macar hasadını, ingilizler iskoç hasadını, fransızlar prusya hasadını, almanlar rus hasadını hiç boş geçmemişlerdir. herkes şartlar el verdiğince yiyecek yakmıştır. yiyecek o yüzden geleneksel askeri bir değer taşır.

ancak düşman pirinç yiyorsa işin rengi buğday arpa gibi kolay değil. vietnam savaşının başlarında amerikalılar da pirinci toplayıp yakmak istediler.

yanmadı.

alev makinaları getirip tanklar dolusu gazyağı boşalttılar. biraz yanar gibi oldu. pirinç yığınının üstü biraz karardı alttakiler sağlam kaldı.

demiryolu tahribinde kullanılan termit karışımları getirdiler. yine aynı şey. yanmış olan pirinçleri eşeleyince yanmamışlar ortaya çıktı. tohumlar ısı iletmiyor birbirine nano seviyede.

pirinç yığınlarına zehir boca ettiler. yıkayınca tekrar yenebilir oldu. sudan da etkilenmiyor. parboil efekt oluyor. hatta pirincin pişmesi de kolaylaşıyor suya bastırınca. vietnam kamboçyaya pirinç ihraç edince amerikalılar yine saç baş yoldu.

iş makineleri getirip dev balyozlarla tohumları ezdiler, üzerlerinden geçtiler.

ama her sağlam kalan pirinç tanesi bir tohum oldu, sabırlı vietnamlı laoslu çiftçiler ve hanımları tarafından bunlar tek tek ayıklanıp tekrar ekildi. ertesi yılki hasat rekoltesi çok büyük oynama yapmadı. milyonlarca dolarlık yoketme operasyonu yine başarısız oldu. yani aya insan gönderebilen bir süper güç pirince karşı konvansiyonel yöntemlerle başedemedi. viet-cong'un yaşamsal ana arteri olan pirinci yerinden oynatamayınca antik yunandan o güne kadar her ordunun ilk yapması gereken şeyi yapamamış oldular. bu da skorborda her gün daha fazla ölü amerikalı genç olarak yansıyınca amerikalı analistler ve güvenlik danışmanları olaya çok daha ciddi eğilmek durumunda olduklarını anladılar. başkana* çok büyük miktarlarda pirinç nasıl yokedilir diye brifing falan verildi.

amerikalıların en büyük emperyal trendlerinden biri kontrol edemiyorsan öldür olduğu için pirinç hasadını kontrol edilemediğinin farkında oldukları için, hasat öncesini hedef aldılar. arsenik bileşiği olan %26 sodyum kakodilat ve %4 kakodilik asit ile suya bağımlı dar yapraklı bitkilerin canına okuyan bir kimyasal geliştirdiler. adına da agent blue dediler. bu da çay, pirinç, bambu ve muz gibi tropik kuşağın demirbaşlarını komple kurutan acımasız bir ilaçtı. bunu da 2000 kilometre karelik bir alana 86 milyon litre kadar attılar. pirinç henüz tohuma geçmeden yokedildiği için hasadın %60 ı ile %90'ı da ortadan kalkmış oldu.

amerikalılar agent blue operasyonunu plastik balonlar içinde su solüsyonu olarak helikopterlerden uçaklardan pirinç tarlalarına atıyorlardı. çarpmanın etkisiyle patlayan balonlar içindeki ilaçlı suyu çok geniş bir alana yayıyor bir hafta geçmeden ekilmiş çeltik sapsarı çıkmaya ve suyun içinde susuzluktan kurumaya başlıyordu. tabii bu su yeraltı suyuna da sızıyor, nehirleri özellikle mekong deltasını da kirletiyor orada da benzer familyadan ne kadar bitki varsa canına okuyordu. 1975'te son amerikan askerinin vietnam'ı terketmesinden sonra daha 40 yıl agent blue bölgeyi zehirlemeyi ve dünyanın en pirinç tarımına elverişli topraklarında açlık koşullarının yaşanmasına sebebiyet verecekti. 1999'da bölgede yapılan bir araştırmada yetiştirilen pirinç hala tam olarak kendine gelememişti, içindeki kakodil arsenik miktarı da oldukça yüksekti. demir gibi acı bir tadı vardı.

işin ilginç tarafı tropik bitkilerin canına okuyan agent blue tropik olmayan iklimlerde ise ticari anlamda kullanılmaktadır. amerikada 2004 yılına kadar pamuğu vaktinden önce kurutup erken hasat sağlayan bir tarım ilacı olarak kullanılagelmiştir. bundan kar da etmişlerdir. bir diğer kullanım alanı da golf sahalarında falan ayrıkotlarının temizlenmesidir. madalyonun diğer yüzünde ise monsanto arsenik bazlı bu tip ilaçlara karşı gmo'lu pirinç ar-ge'sini geçtiğimiz yıllarda tamamlamıştır.

hani olacak demiyorum ama ola ki dünyadaki herşeye dayanıklı tek pirinç tohumunu amerikalılar monsanto sayesinde üretirse bütün doğu ve güneydoğu asyaya falan atmosferde airburst defolier göndererek trilyon dolarlık bir sektör de kurabilirler. veya olası bir dünya savaşında pirinç yiyen tüm milletleri açlıkla kontrol edebilirler.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
23 Temmuz 2019
Albus Dumbledore'un, Harry Potter Serisi Boyunca Varlığını Hissettiren Sinsi Davranışları
Harry Potter evreninde fazla dile getirilmeyen bir konu bu. Evet Dumbledore muhteşem bir karakterdi ancak sadece kendisinin bildiği planları, örtülü sinsiliği ve "bir bildiği vardır" şeklinde yorumlanabilen hareketleri onun hakkında garip bir durum da yaratmıyor değildi.


dumbledore, kitapların bitişinin üzerinden on sene geçmesine rağmen hâlâ ne bok yediği, ne işler karıştırdığı üzerine tam bilgi sahibi olamadığımız; gelmiş geçmiş en popüler hogwarts müdürüdür. kendisini tam olarak çözebilmek için kitapları okumak yetmiyor; biraz üzerine kafa patlatmak gerekiyor. biraz derken bayağı tabi.


dumbledore'u konuşmadan önce daha genel olarak kitaplardan, daha doğrusu kitaplarda anlatılanlardan ve anlatılmayanlardan konuşmamız gerekiyor
dumbledore hakkında, müdür olduğu gerçeği dışında, öğrendiğimiz ilk dişe dokunur bilgi sihir bakanı olmasının istendiği; ancak bunu kabul etmediği. bunu biz o zaman, felsefe taşı'nı okurken yani, dumbledore'un egzantirikliklerinden biri olarak yorumlasak da hâlâ bu sorunun net bir cevabı verilmiş değil: neden bunu kabul etmedi?

ama benim merak ettiğim şu, neden sihir bakanı var? tam olarak neden büyücüler gizlenme ihtiyacı hissediyor? öyle ya, basit bir hareketle bir kişiyi öldürebilecek kadar güçlüyken neden saklanıyorlar? saklanmadıkları bir dönem olduğunu biliyoruz, ortaçağ'a kadar açık bir şekilde yaşıyorlar. daha ilginci, rowling'in demeçlerinden kitapların geçtiği dönemde, doksanlarda, birleşik krallık'ta üç bin kadar cadı ve büyücü yaşadığını da biliyoruz. google'dan basit bir araştırmayla doksanlarda birleşik krallık'ın nüfusunun 57-58 milyon arası seyrettiği bilgisine de erişebilirsiniz. yüz yaşın üstüne çıkmak bir büyücü için sıradan bir olay, yüzlerce yıl yaşayanları da var. ve dahası, muggle'ların aksine çoğu büyücü ailesinin birden fazla çocuğu var. demem o ki, bu tabloya baktığınızda kafanıza takılan ilk şeylerden birisi, neden bu kadar az büyücü var oluyor.


sihir bakanı'nın, daha doğrusu bakanlığın fonksiyonuna baktığınızda grindelwald ve voldemort'un ne yapmaya çalıştığını da anlayabiliyorsunuz. bakanlığın fonksiyonu yaşayan cadı ve büyücüleri pasifize etmek. yapabildikleri büyüleri, mugglelar'la ilişkilerini kısıtlamak ve denetlemek; sahip olabilecekleri büyülü eşyaları sınırlandırmak ve yeri geldiğinde bunlara el koymak gibi işlerle uğraşıyor bakanlık. ki, üçbüyücü turnuvası, voldemort'un yükselişi gibi örneklerde bakanın bir görevinin de başbakan'a olan biteni raporlamak olduğunu görüyoruz. tüm bunlardan çıkarılabilecek tek bir sonuç var: tarihin bir döneminde muggle'lar büyücülerle savaşmış, çoğunluğunu öldürmüş, hayatta kalanlar için de bir bakanlık kurarak onları denetime tabi tutmuş. zaten basitçe düşündüğünüzde, eğer büyücülerin sistemi muggle'lardan ayrı olsaydı onların kendi başbakanları olurdu; bakanın başbakanın altında çalıştığını anlamak güç değil.

büyücülerin ortadan kaybolduğu dönem ortaçağ'ın sonu, yeniçağ'ın başına rastlıyor ve zaten tam da bu dönem, büyücüler ve mugglelar arasındaki eşitsizliğin de ortadan kalktığı dönem. mugglelar barutu kullanmayı öğreniyor zira. kitapları okurken büyücülerin neden bu kadar titiz bir şekilde gizlendiği sorusu açıkça cevaplanmasa da sanki bu muggleları korumak için yapılıyormuş gibi bir intiba bırakılıyor. bence bu doğru değil. büyücüler varlıkları açığa çıktığında yapabileceklerini bildikleri için mugglelardan korkuyor. yukarıda saydıklarımı birleştirirseniz tek bir sonuca ulaşırsınız: bir noktada muggleların mutlak zaferi ve belki bir büyücü soykırımıyla sonuçlanan bir savaş olmuş. büyücüler muggle denetimine girmeyi kabul etmişler. yoksa dediğim gibi, sihir bakanının başbakanla görüşmesi iki eşitin yaptığı diplomatik bir görüşme değil. başbakan yetki ve protokol olarak herhangi bir bakandan üstte. bu algıdan kaçınmak istese rowling sihir bakanı yerine farklı bir tabir seçerdi. ne bileyim neden sihir kralı ya da başbüyücü değil de bakan?

dumbledore’a dönecek olursak, neden bakan olmuyor?
bu, onun politik duruşuyla ilgili. böyle bir savaş gerçekten olmuşsa bu, onun neden grindelwald’un fikirlerini mantıklı bulduğunu açıklar. bastırılmış bir azınlığın mensubu olarak, gençliğinde sağ eğilimli, hatta faşizan görüşleri desteklemesi çok da mantıksız durmuyor.

hal böyleyken, her ne kadar grindelwald'un hatalarını gördüğünü ve günah çıkardığını iddia etse de eğer durum dediğim gibiyse, bu, onu bu yola iten etmenler ortadan kalkmadığı için dumbledore'un görüşlerinden tamamen vazgeçtiği anlamına gelmiyor. haliyle, tamamen sembolik de olsa büyücülerin mugglelara boyun eğmesinin simgesi halindeki bir koltuğa oturmak istemeyecektir. buraya kadar yazdıklarımın büyük ölçüde spekülasyon olduğunun farkında olmakla birlikte, birazdan yazacaklarımın altının daha sağlam olduğunu şimdiden belirtmek isterim.

dumbledore için ilk kitaptan bu yana çizilen egzantrik portresinin gerçeği yansıtmadığının herkes farkındadır sanıyorum. evet, tuhaf ve hatta yer yer çatlak bir adam olmakla birlikte bu biraz da kendisi için oluşturduğu bir maske. fakat maskenin altındakiler ne kadar masum, bence asıl bunun tartışılması gerekiyor. bu konuda rowling'in okuyucunun aklında dumbledore hakkında soru işaretleri bırakmak istediği ortada, öyle ki sihir dünyasındaki karakterlerin bazılarının da aklında benzer soru işaretleri olduğuna dikkat çekmek adına rita skeeter'a kitap bile yazdırmış kadın. ben kendi aklımdaki soru işaretlerini paylaşacağım.


öncelikle ölümü ve snape'e dair duruşuyla ilgili pek bahsedilmeyen tuhaflıklardan konuşalım
azkaban tutsağı'nın onuncu bölümünden (marauders map) başlayalım. buradan dumbledore'un ajanlarından (severus snape) voldemort'un potter'ların peşinde olduğunu öğrendiğini, potter'lara fidelius büyüsüyle saklanmayı önerdiğini öğreniyoruz. potter'lar sır tutucu olarak sirius black'i istiyorlar. fakat, kitabın geri kalanından öğrendiğimiz üzere sirius kendisinin sır tutucu olmasının fazla bariz olduğunu, eğer pettigrew'u sır tutucu yaparlarsa bunun kimsenin aklına gelmeyeceğini düşünerek pettigrew'un sır tutucu olmasını sağlamış; haliyle hain pettigrew ve bunu -potter'lar öldüğüne göre- sirius ve pettigrew'dan başka bilen biri yok. yine ilgili bölümde flitwick dumbledore'un kendisinin sır tutucu olmasını önerdiğini; ancak james'in bunu kabul etmediğini de öğreniyoruz ki bu, kitabın sonunda lupin tarafından "james arkadaşlarına güvenmemektense ölmeyi tercih ederdi" şeklinde yorumlanıyor. ayrıca yoldaşlık içinden bir kişinin taraf değiştirdiğinin ve bu kişinin muhtemelen potter'ların yakın çevresindeki bir isim olduğunun o zamanlar dumbledore, mcgonagall ve potter'lar tarafından bilindiğini de öğreniyoruz.


buradan çıkarmamız gereken ilk sonuç; potter'ların sır tutucu olarak ilk adayları sirius, ikinci adayları da pettigrew olduğuna göre hain olabileceğine ihtimal verdikleri kişinin remus lupin olduğu. muhtemelen kurtadam olduğu için, orasını bilmiyorum; yoksa bu sır tutucu meselesinde lupin'in adının dahi geçmemesinin başka bir açıklaması olamaz. ama burada dikkat çekmesi ve rahatsız etmesi gereken ikinci bir nokta var; sirius ve pettigrew'un sırrı bilen tek kişi olmalarının imkanı yok. büyüyü yapan dumbledore; haliyle de sır tutucunun kim olduğunu biliyor olması gerekiyor. dahası; büyü tam anlamıyla başarısızlığa uğramış da değil. fidelius'la saklanan bilgi: "potter'lar godric's hallow'da falanca numaralı evde saklanıyor". james ve lily'nin ölmüş (haliyle artık orada saklanmıyor) olmaları, voldemort kaçtıktan sonra enkazın altında canlı bekleyen, dolayısıyla saklanmaya devam eden, bir potter daha olduğu gerçeğini değiştirmiyor. şu durumda, hagrid o gece harry'i almaya gittiğinde onu orada bulabilmişse, bir noktada sırrın hagrid'e de verilmiş olduğu anlamına geliyor. hadi, o pettigrew'dan bizzat değil de harry'nin yoldaşlığın yerini dumbledore'un bıraktığı notla öğrenmesi gibi yazıyla öğrenmiş (haliyle sır tutucunun kim olduğunu bilmiyor) olsun. büyüyü yapan dumbledore'un sır tutucunun kim olduğunu bilmiyor olmasına imkan yok. bu da bizi ikinci ve daha can sıkıcı bir sonuca götürüyor: dumbledore, sirius'un suçsuz olduğunu bile bile 12 sene azkaban'da yatmasına göz yumdu.

dumbledore'un grindelwald'la takılırkenki mottosunu bilmeyen yoktur: for the greater good; çoğunluğun iyiliği için. nasıl ki aynı dumbledore çoğunluğun iyiliği için ölüm yiyen olduğunu bildiği halde snape'in dışarıda dolaşmasına göz yumdu ve hatta onu en yakınında tuttu (çünkü voldemort geldiğinde ajana ihtiyacı olacak), sirius'u da bile bile içeride tuttu. burada 70'ler-80'ler'deki ölüm yiyenlerin işleyişinin daha farklı olduğunu da göz önünde tutmak gerekiyor. o zamanki ölüm yiyenler daha biraz hücre tarzında örgütlenmiş durumlar, örneğin lucius malfoy sadece kendi hücresinden ve o hücredeki ölüm yiyenlerden sorumlu, haliyle sadece onların gerçek kimliğini biliyor. böylece ola ki lucius malfoy voldemort'a ihanet etmeyi seçerse bakanlık'a verebileceği isimler crabbe, goyle, nott gibi birkaç kişiden ibaret olabilecek. özetle herkes kendi çevresindekileri ve belli başlı bazı ölüm yiyenleri tanıyor; dolayısıyla ölüm yiyenlerin önemli bir kısmının tıpkı toplumun geri kalanı gibi sirius black'in ikili ajan olduğunu sanma ihtimalleri mevcut. bu da aslında yoldaşlık'ın adamı olan sirius'u önemli bir konuma sokuyor. fakat ajan rolü üstlenmek üzere azkaban'a girme planından sirius'un haberi olduğunu bile sanmıyorum; sadece sirius pervasız davranıp kendi hapse düşürdüğünde -dışarıda boş boş gezen bir sirius'tansa hapisteki bir sirius daha kârlı olduğu için dumbledore onu kurtarmak için kılını kıpırdatmıyor. ve dahası, dumbledore sirius dışarıda olsa ne yapıp edip harry'i yanına almak isteyeceğini biliyor; sirius'un ortadan kalkması bu açıdan da işine geliyor. böylelikle petunia'nın yanında kalan harry, lily'nin tılsımıyla korunmaya devam edecek. eğer sirius ortalıkta olursa, dumbledore'un doğru zamanda ölmek üzere harry'i kurbanlık koyun olarak yetiştirme planı da suya düşüyor; sirius'a yardım etmeyerek bunu da garantiye alıyor hacı baba. çoğunluğun iyiliği için.


bir diğer nokta, ki bu bence en can sıkıcı olanı: görünmezlik pelerini
james'in görünmezlik pelerini dumbledore'da ne arıyor? james bunu sıradan bir pelerin sanıyor; orası kesin de, o pelerinin altına saklanana ölümün bile zarar veremediğini, bunun sihir tarihinin en önemli artifaktlarından biri olduğunu bilen dumbledore bunu neden voldemort'tan fıldır fıldır kaçan potter'lara teslim etmek yerine kendine saklıyor? bak bunun hiç kaçarı yok, o gece pelerin james'te olsaydı voldemort hiçbir şekilde potter'lara zarar veremezdi. o pelerin neden dumbledore'da?

rowling şu adamın asıl niyetini ve bunak kafasında kurduğu planların sıralı tam listesini açıklasa adamın hogwarts müdürü titrini postmortem geri alırlar yemin ediyorum. herifin kafasında kırk tilki dolaşıyor, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor. varsa yoksa kendi doğruları, kendi planları; o planları yerine getirirken kime ne zarar verdiğinin önemi yok. bu açıdan bence rahatsız edici bir karakter; ama işe yarıyor planları tabi, sezarın hakkı sezara.

ekleme: bak asıl söyleyeceğimi söylemeyi unutmuşum. bir sene boyunca harry’e hortkuluk anlatan adam harry’e kendisinin de bir hortkuluk olduğunu ve günü geldiğinde ölmesi gerekeceğini söylemeyi “unutuyor” nedense. voldemort da adamlarına piyon muamelesi yapıyor ama bu konuda dürüst en azından...

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
23 Temmuz 2019
Ne, Nerede, Nasıl Olmuştu Diyenler İçin: Matrix Serisi Kronolojisi
Matrix serisinde hangi olay, hangi yılda olmuştu diyenler için sade bir zaman akışı.


2010-60: insanlar, işçi ve köle olarak kullanmak üzere yapay zeka sahibi insanımsı asalak robotları yarattı.

2069: daha sonra morpheus'un kaptanlık yapacağı hoverkraft nakliye gemisi "nebukadnezar", abd'de inşa edildi.

2075: yapay zeka programları gelişti ve bazı robotlar, insan efendilerine öfke duymaya başladı.

2077: robotların insanlara karşı ilk isyanı patlak verdi. uşak robot b166er'in 2 insanı öldürmesi üzerine, b166er tipi bütün robotlar yok edildi, robotlara ve yapay zekaya karşı şiddetli bir tepki ortaya çıktı.

2080-85: makinelere ve robotlara karşı isyan ve şiddetin artması, robotların büyük şehirlerden kaçmalarıyla ve ortadoğu'nun ücra bir bölgesinde "zero one" olarak bilinen kendi şehirlerini kurmalarıyla sonuçlandı.

2085-2095: "zero one" üstün nitelikli araçlar, bilgisayarlar ve silahlar üreterek, gelişmeye devam etti. makinelerin işgücünden yoksun kalan insanların ekonomisi çökmeye başladı.

2096: birleşmiş milletler, robot medeniyeti "zero one"ı egemen bir devlet olarak tanımayı reddetti. robot ürünlerinin önlenmesi, insanlar ve makineler arasındaki savaşı başlattı.

2097: "zero one" ısıya ve radyasyona dayanıklı sakinleriyle nükleer saldırı karşısında ayakta kalmayı başardı, makineler kayıpları hemen telafi etti. insanlara yönelik karşı saldırılar başladı.

2098: insan şehirlerinin teker teker düşmesi üzerine, umutsuzluğa kapılan askeri komutanlar, robot şehrinin ana enerji kaynağı olan "güneş"i, engelleme girişiminde bulundu. planları atmosferi yok etti, gökyüzü boğucu siyah dumanla kaplandı, ama bu bile makineleri durduramadı.

2099: makineler, savaştan sağ kurtulanları ve sivilleri deneyler yapmak için tutsak etmeye başladı. amaçları, güneş enerjisi yerine insanlardaki biyoenerjiyi kendilerine kaynak olarak kullanmaktı.

2100: makineler, 1999 dünyasının benzeri bir rüya olan "matrix"i yarattı. matrix, komadaki "pil insanları" yaşatmak için kullanılmaya başladı.

2105: matrix'in içindeki insanların arasındaki "seçilmiş kişi", içinde bulunduğu dünyaya düşüncesiyle müdahale edebildiğini keşfetti ve özgür kalmak için onu parçaladı. "seçilmiş kişi", yeraltındaki insan kalesi "zion"a ulaştı.

2105-2150: "seçilmiş kişi" açıklanmayan bir şekilde ölürken zion direniş hareketi doğdu.

2161: morpheus, matrix'de kozada doğdu, çocukken kurtarılarak özgürleştirildi.

2167: trinity, matrix'de kozada doğdu, çocukluk döneminin başında özgürleştirildi.

2175: kahin, morpheus'a, ikinci "seçilmiş kişi"yi bulacağı kehanetinde bulundu.

2199: trinity ve morpheus, matrix'de hacker olan neo'yu keşfederek, onu özgürleştirdiler. matrix'deki gedikleri keşfeden insanları yok etmesi için tasarlanan ajan smith'le büyük bir mücadeleye girdiler.

2201: başka bir isyancı gemisi olan osiris, makinelerin zion'a ulaşmak için dünyayı kazdıklarını fark etti. mürettebat, vatandaşlarına, yok olmalarına az bir zaman kala matrix üzerinden haber gönderdi.

2201: artık zion'da yaşayan ve isyancılarla makinelere karşı savaşan neo, matrix'i yaratan yapay zeka programı "mimar"la yüzleşti.

2201: mimar, yok edilmek üzere olan zion'da yaşayan isyancıların da matrix'in parçası olduğunu, sistemdeki gedikleri temizlemek için daha sonra yok edildiğini anlattı. mimar, zion'un daha önce 5 kez yok edildiğini söyleyerek, matrix'in düşüncelerden çok daha yaşlı olabileceğini belirtti.
Gece bunu beğendin

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
23 Temmuz 2019
13. Yüzyılda Dünya'nın Doğusu ile Batısını Tanıştıran Kaşif: Marco Polo
1254-1324 yılları arasında yaşamış olan İtalyan tüccar ve gezgin Marco Polo, yaşadığı dönemde tam 24 yıllık dev bir seyahate çıkmış ve gördüklerini herkesle paylaşmış.


marco polo, 12 eylül 1254 tarihinde venedik’te tüccar bir ailenin bireyi olarak dünyaya geldi. venedik bilindiği üzere, o dönemde akdeniz’deki ticaret ağının merkezi idi. marco, isim yapmış bir tüccar olan niccolo polo’ya yakışır şekilde iyi bir eğitim aldı ve fransızca biliyordu.

babası niccolo ve amcası maffeo, annesi marco'ya hamile olduğunda çin’e doğru yolculuğa çıkmıştı. (bazı kaynaklar ise marco 6 yaşındayken bu seyahate çıktıklarını söylüyor) o dönemde şimdiki gibi herkes ülkeler arası seyahat gerçekleştiremiyordu. çünkü seyahat aylarca yürümeyi, at sürmeyi ve denizde olmayı gerektiriyordu ve can güvenliğiniz garanti edilemezdi. dolayısıyla, yola çıkanların bir süre sonra yiyeceğinin, suyunun ve parasının bitmesi muhtemeldi. bunu başarabilen tek zümre tüccarlardı. uzun yolculuklar esnasında yanlarında taşıdıkları kıymetli eşyalar karşılığında taze yiyecek temin edebiliyorlardı. babası ve amcası çin’den döndüğünde marco 15 yaşına gelmişti ve bu esnada annesi de vefat etmişti. niccolo ve maffeo polo, ziyaretleri sırasında moğol imparatoru kubilay han tarafından büyük bir misafirperverlikle karşılanmıştı. onun topraklarında istedikleri gibi seyahat edebiliyor ve ticaret yapabiliyorlardı. tabii ki vergisini vermek koşuluyla… venedik’e dönmeden önce kubilay han onlardan 100 adet rahip getirmelerini rica etti. kubilay han budistti ancak bazı kaynaklar onun hristiyanlığa ilgi duyduğu için böyle bir talepte bulunduğunu anlatır.

2 yıl hazırlık yaptıktan sonra yanlarına 2 rahip ve 17 yaşındaki marco’yu da alarak moğol krallığı'nın başkenti pekin’e ya da o zamanki adıyla hanbalık’a (polo'nun kitabında "cambaluc" olarak yer alır.) doğru yol çıktılar. yolculuk son derece yorucu şekilde, o dönemin eşkıyaları olarak bilinen tatarlara yakalanmadan 3 sene sürdü. yolculuk sırasında rahipler geri dönme kararı aldılar. pamir dağlarını aşıp, gobi çölünü geçtiler. gobi çölünü marco polo, fısıldayan hayaletlerin, melodik kum seslerinin işitildiği bir yer olarak tasvir eder. çöl zorlu şartları geçmeyi başaramayan insan ve hayvan cesetleriyle doluydu. ancak polo’lar binlerce mil seyahat ettikten sonra çin’e vardılar.


kubilay kağan, cengiz kağan’ın torunuydu. dedesi kadar büyük bir alana hükmetmese de diplomasi alanındaki zekasıyla ipek yolu üzerindeki birçok devleti vergiye bağlamıştı. moğol imparatorluğu, zenginlik olarak polo’nun anlattığına göre avrupa’nın çok ötesindeydi. imparatorluk muazzam bir güzelliğe sahipti. egzotik hayvanlar, sarayın altından geçen sıcak su boruları sayesinde kışın ısıtılan saray binası, devasa büyüklükte binalar ve köprüler, her tarafta ipek kıyafetler giyen zengin insanlar… avrupa'da ancak 1661'de isveç'te kullanılmaya başlanacak olan kağıt para çin'de ve moğolistan'da uzun zamandır kullanılıyordu. marco bunları kitabında yazdığında avrupalılar kendi medeniyetleri dışında bu kadar gelişmiş bir yer olabileceğini kabullenemediler ve yüzyılllarca onu yalancılıkla itham ettiler. kubilay kağan marco polo’nun birçok dil bilmesi ve gördüğü şeyleri diğer insanlardan daha renkli biçimde ifade etmesi sebebiyle işine yarayabileceğini düşündü. onu dış görevlerde görevlendirmek üzere elçi olarak tayin etti. marco 17 yıl boyunca doğu ülkelerini dolaştı.

1292 senesinde babası ve amcası ile iran şahı ile evlenecek bir prensesi (prenses kokochin, mavi prenses) iran’a götürmekle görevlendirildi. çin’den deniz yolu ile 14 gemide 600 kişi ile yola çıktılar. hindistan yarımadasının etrafından dolanarak 18 ay süren zorlu yolculuğun sonunda hürmüz limanına vardıklarında geriye marco polo ve prenses dahil 20 kişi kalmıştı. bu sırada kubilay kağan vefat etti ve artık moğol krallığının kendileri için çok da güvenli bir yer olmayabileceği düşüncesiyle iran sarayında 1 yıl kaldıktan sonra trabzon ve istanbul üzerinden venedik’e geri döndüler.

sene 1295’ti ve marco polo 41 yaşına gelmişti. döndüğünde cenevizliler ve venedikliler savaşta idi. o da bir evde 2 yıl boyunca hapishane arkadaşı rustichello ile esir tutuldu. 1299’da serbest bırakıldı ve venedikli asil bir kadın ile evlendi ve 3 çocuğu oldu. rustichello ile beraber best-seller olacak “the travels of marco polo” kitabını esaret günlerinde yazdı. kitabın rustichello tarafından yazıldığı ve onun da marco’nun hikayelerini daha egzotik ve abartılı biçimde aktardığı söylenir.

kitap yayınlandıktan sonra avrupa’da infial yarattı. avrupalılar, doğuda herhangi bir toplumun kendilerinden daha zengin, daha açık fikirli, daha büyük bir orduya sahip olabileceği düşüncesini kabullenmek istemedi. birçoğu marco polo’yu yalancılıkla suçladı. ancak avrupa’da henüz keşfedilmemiş pek çok ürünün çin'de o tarihlerde kullanılmakta olduğu kesin gibidir: makarna, barut, kağıt para gibi. bugün dahi çin’e hiç gitmediğini, yazdıklarını başka kitaplardan aşırdığını iddia edenler mevcut. eleştirilerinin başlıca kaynağı marco polo’nun kitabında o dönemde çin’de çokça tüketilen “çay”dan (ki çay dünyaya çin’den yayılmıştır) ve çin seddinden hiç bahsetmemesidir. yanı sıra, doğuya hiç gitmeyen birisinin de uygurca dahil pek çok doğu dilini yazıp, konuşabilmesi ise o dönemde olanaksızdır.

yazdıklarını gerçekten yaşadı mı bugün ispat etmemiz mümkün değil, tamamen inanç meselesi. ancak kendisinin halefi kristof kolomb gibi birçok kaşife de ilham kaynağı olduğu kesindir. 8 ocak 1324’te ölmeden önce son sözleri şunlar olmuştur:

“gördüklerimin yarısını dahi anlatmadım”

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
24 Temmuz 2019
Bi zam istedik aylardır vergi dairesi gibi ordan oraya yönlendiriyorlar. Bu hafta kopacak artık ipler. Ya tamam ya devam

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
26 Temmuz 2019
Dün sabah öyle güzel başladım ki güne..Öğleden sonraya kadar bile sessiz, sakin, kafam rahat, kimseyle gereksiz diyaloğa girmemişim..Ama patronların düğün listeleri için beni uğraştırmaları ve benle alakasız olmasına rağmen ihalenin bana kalması ve laf söylemeleri öyle bi raddeye geldi ki..O rahatlıkta günlük güneşlik olan içimde fırtına bulutları oluşturdular..Hala da geçmedi..İnsanları gereksiz niye geriyorsunuz ? Amacınız ne ? Çalışanınız diye özel işinizi yapıyoruz bi teşekkürü çok görüyorsunuz ve üstüne kendinizle alakalı sorundan beni muhattap görüyorsunuz. Neyse..

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
26 Temmuz 2019
Sahra Çölü'ndeki Dünyanın En Yalnız Ağacı Tenere'nin Hüzünlü Hikayesi
Afrika'da bir belgesel yapımcısı olan ve sosyal medya hesaplarından paylaştıklarıyla insana keşfetme konusunda ilham veren Hasan Söylemez, geçtiğimiz günlerde Tenere adlı bir ağaçtan bahsetti. Biz de kendisinden izin alarak Twitter'da paylaştığı Tweet zincirini paylaşıyoruz.


size dünyanın en yalnız ağacının hikayesini anlatacağım. o bir akasya ağacı. herkes onu “tenere ağacı” diye bilir. çünkü ismini sahra çölü’ndeki 400 bin km karelik tenere bölgesinden alıyor. ona en yakın ağaç da 400 km uzaklıkta. “ténéré”, tuareg dilinde “çöllerin çölü” demek...

tenere bölgesi milyonlarca yıl önce denizmiş. sonra envai çeşit vahşi hayvanın cirit attığı tropikal ormanlara dönüşmüş. hatta agadez'in güneydoğusunda büyük bir dinozor mezarlığı bile var. düşünün, öyle çok fosil var ki, geçenlerde bana dinozor dişi satmaya çalıştılar...


Hasan Söylemez

10 bin yıl öncesine kadar yemyeşil ve bereketli tropik bir bölge olan sahra, iklim ve bitki örtüsünün değişmesi, dünyanın yörüngesinin kaymasına bağlı enlem etkileriyle yavaş yavaş dünyanın en büyük sıcak çölüne dönüştü sonra bir bilim insanı çıktı, “tarım ve hayvancılıkla uğraşan insan topluluklarının bitki örtüsünde yarattığı tahribat iklimsel değişimi etkiledi” dedi. yani “sahra’yı insanoğlu çölleştirdi” diyordu. ntv de bu haberi duyururken benim çöldeki fotoğrafımı kullanarak suçu attı! sahra’yı kişisel olarak ben çölleştirmedim ama bilim insanının iddasının gerçeklik payının çok yüksek olduğunu birazdan anlatmaya başlayacağım “tenere ağacı”nın hikayesi de doğruluyor.



dünyanın en sert iklim koşullarının yaşandığı sahra çölü’nün tenere bölgesinde, yüz yıl öncesine kadar bugünkü gibi kavurucu sıcaklar yoktu. tenere ağacı da çöldeki kumların yuttuğu eski bir ormanın en son ağacıydı. yaşı tam olarak bilinmese de belki de yüzlerce yıl kum fırtınalarıyla savaşarak dimdik ayakta kalabilmeyi başarmıştı. uçsuz bucaksız çölde çok uzaklardan görülebilen tenere ağacı, agadez - bilma arasında gidip gelen kervanlar için adeta canlı bir deniz feneri gibiydi.

agadez’den darı götürüp bilma’dan tuz getirmek üzere yola çıkan kervanlar, tenere’deki bin kilometrelik yolculukta mutlaka tenere ağacı’nın dibinde konaklardı. kervan derken kafanızda 50-100 deveden oluşan bir konvoy canlanmasın. bazı kervanlarda deve sayısı 10 bine kadar çıkar! işte bu yalnız akasya ağacını hayata bağlayan tek şey belki de bu tür kervanların ona gösterdikleri değer ve ilgiydi. hatta tuaregler onu kutsallaştırmıştı. asla çay yapmak için ağacın dallarını kırıp yakmazlardı, develer de ağacın yapraklarını yemezdi.


paris dakar rallisi’nin güzergahı da bir ara tenere’nin kuzey-batısından geçerdi. fransız kaşif henri lhote bu izole ağacı ilk kez 1934’de, dinozor kemiklerinin bulunduğu bölgenin yakınlarında, djanet ve agadez arasındaki ilk otomobil seferi için tenere’ye gittiğinde görmüştü.

henri lhote, “destansı tenere” adlı kitabında şöyle yazmış: “dünyanın en yalnız ağacı bir akasyaydı. uçsuz bucaksız bir çölün tam ortasındaydı. üç metre boyunda, iki gövdesi, çok güzel yeşil yaprakları ve sarı çiçekleri vardı.”

yıllarca yalnız yaşamaya alışan ama hiç yalnız kalmayan bu mucizevi ağacın sırrı, yanında 40 metrelik bir kuyu açıldığında ortaya çıkmış. çölün yüzeyi çorak toprakken tenere ağacı’nın kökleri 36 metre aşağıya inip oradaki su tabakasından besleniyormuş.

ne yazık ki, tenere ağacı, bu kadar güçlü köklere sahip olmasına rağmen yine hayatta kalmayı başaramıyor. 1973 yılında libyalı sarhoş bir kamyon sürücüsü koca çölün ortasındaki tek ağaca çarparak dibinden kırıyor ve dünyanın en yalnız ağacını öldürüyor.

sahra çölü’nün en kavurucu sıcaklarına ve kum fırtınalarına direnen bu akasya ağacının sonunu yine bir insanoğlu getiriyor. ağacın cansız gövdesi şu an nijer ulusal müzesi’nde sergilenirken yerine de onun anısına metal bir heykel dikilmiş.


kaynak: hasan söylemez/twitter

not: bu yazı hasan söylemez'in izni ile paylaşılmıştır.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Üyelik tarihi: 17 Temmuz 2018
Nereden: Tel'aran'rhiod
Mesajlar: 6.699
Konular: 883
Cinsiyet:Bay
Seslenenler: 664 Mesaj(lar)
Etiketleyenler: 73 Konu(lar)
Alınan Beğeni: 2144
Verilen Beğeni: 1250
Nereden: Tel'aran'rhiod
İlişki Durumu: Yok
Burç: Boga
Takım: Galatasaray
Rep Gücü: 49
Farkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond reputeFarkedmez has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Börü Tonga'nın Otağı
26 Temmuz 2019
Tarihteki İlk Komünist İhtilal Girişimi: Conjuration des Egaux
Fransız Devrimi'nin ertesinde, François-Noël Babeuf tarafından planlanan ve Conjuration des Egaux denilen ihtilal girişiminin kısa bir özeti.


fransız ihtilalinin sadece burjuvalara hizmet ettiğini, yalnızca yöneten sınıfın değiştiğini savunan jakobenler, iktidarları süresince zengin ve soylu sınıfa terör yağdırmışlar ancak sonlarına yakın boşuna çabaladıklarını anlamışlardı.

maximillien robespierre'in ve jakobenlerin giyotine yollanmalarından sonra iktidar tekrar burjuva cumhuriyetçilerine geçmiş, direktuvar kurulmuştu. ancak ülkedeki genel istikrarsızlık ekonomiye de yansıyor, paris defalarca açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalıyordu. bu ortam içinde françois-noel babeuf, augustin alexandre darthe, philippe buonarroti ve jean baptiste drouet'in başını çektiği bir grup özel mülkiyeti kaldırmaktan kilise mallarına tamamen el koymaya kadar geniş bir düşünce akımını başlattılar. kurdukları grup dar bir kesimi içine almıştı ancak daha sonra bir takım jakobenler de onlara katıldılar. böylece eşitlerin gizli birleşmesi doğdu.

bu örgüt paris polis teşkilatını kendine çekti ve direktuvara korku saldı. ancak direktuvar oldukça ihtiyatlı davrandı; önce onları izlemeye aldı, ardından aralarındaki muhbirleri sayesinde tüm detayları öğrendi. eşitler harekete geçemeden bir dizi operasyonla tutuklandılar (10 mayıs 1796) . bir yıl kadar tutuklu kaldıktan sonra şubat 1797'de yargılamaları başlandı. mahkeme 26 mayıs 1797'de 47 sanıktan 2'sini, darthe ve babeuf'u ölüme mahkum etti ve 27 mayısta giyotine yolladı. buonarroti kürek cezasına çarptırıldı. drouet ise direktuvar üyesi barras'ın torpiliyle isviçre'ye kaçtı.

liderlerinin öldürülmesinden sonra "eşitlerin gizli birleşmesi" ya da "conspiracy of equals" böylece dağılmış oldu. eşitler komplosunun başarısız olmasının önemli nedeni jakobenlerin düşüşünden sonra halk hareketinin inişe geçmesi, 1795 başlarındaki thermidor karşıtı halk ayaklanmasının silahlı güçlerle ezilmesi ve direktuvar zamanında (1796'da) halkın artık politikadan yavaşça tasviye edilmiş ve gücünü yitirmiş olmasıydı. halkın toparlanması için bir otuz yıla ihtiyacı (1830 ihtilali) vardı.

To view links or images in signatures your post count must be 0 or greater. You currently have 0 posts.
Konuyu 3 kişi okuyor. (0 üye ve 3 misafir)
 
Seçenekler
Stil




Ticarî amaç gütmeden, maddî bir menfaat elde etmeden internet yayınlarına olanak sağlayan global bir paylaşım ağı olan ForumDenizi, adından ve vasfından da anlaşılabileceği üzere bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumDenizi üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumDenizi üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumDenizi yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.
5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumDenizi üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kuruma verilecektir.